Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

392 syf.
·
Puan vermedi
Aşkın bilgisi olmaz, hakikati olur. Aşkın hakikatini de insan kalbinde keşfeder. Akleden kalpler keşfedicidir,’’ diyen yazar, seni sana hatırlayan ve hatırlatan kitabı ile kalplerinizi gerçek olan manaya açacaktır. Öyle bir açacaktır ki; gönülden gözlere yol olacaktır gözyaşları bu sevda hikâyesinde. Asıl sevdanın ‘’bir’’ olana olduğunu hatırlatarak! O zamanlar korkunun diğer adıdır Mekke. Taşında, toprağında nice işitilmedik çığlıkları toplayan bir çöldür. Her şeyin adı töre, cehalettir. O döneme o yüzden Cahiliye denmiştir. Kız çocukları ya bir kuyuya canlı canlı atılır ya da bir çukura diri diri gömülürdü. Hz. Muhammed o dönemlerde cahil toplumun bu vicdansız, insanlık dışı töresini nasıl yıkacağını düşünür, kız çocukları için içli içli ağlardı. Takdir-i İlahi bu ya üç kızı olmuştu Peygamberin. Mekke halkının dilindeydi, dalga geçip hor görüyorlardı ve dördüncü kızı da olmuştu. Eşi Hz. Hatice’ye danışarak son kızına ismini vermişti. Kâbe’de ilk doğum yapan ve yetim kaldığında Hatice’ye annelik yapan kadının adını vermişlerdi: Fatma. Mekke’de ki sıkıntı, kuraklık Hz. Muhammed’in amcası Ebu Talip’in durumunu çok etkilemişti. Onun yükünü hafifletmek için diğer amcaları ile bir karar verdiler. Her biri Ebu Talip’in bir oğlunun bakımını üstlenecekti ve Ali, ismini verene, Hz. Muhammed’e verilmişti. Peygamber Efendimizin yaşları gelen kızları, bir bir yuvadan uçmuştu ve evde iki çocuk kalmıştı. Fatma ve Ali. Ergenliğe yeni girdiği dönemlerde, Ali bir akşam su içmeye kalktığında ışık görür. Varıp baktığında kapının aralığından kadınların ilk Müslümanı Hatice’yi ve biraz önünde duran amcası Muhammed’i görür. Kısa süre sonra kendi de fark edilir. Ne yaptıklarına akıl erdiremeyen Ali’ye şefkat içinde namazı ve neden kıldıklarını anlatır amcası. Kurtuluşa erenlerden olması için Küçük Ali’sini de İslamiyete davet eder. Düşünmek için süre isteyip babasına soracağını söylese de sabahı etmeden ‘’Allah’a ve elçisine inandım,’’der. Yalnız Allah’tan emir gelene kadar Mekkelilerden Müslüman olduklarını saklamasını sıkı sıkı tembihler. O günden sonra son nefesine kadar Resulünün gölgesi olur Hz. Ali. Kadının kız çocuklarının hor görüldüğü bir toplumda; bir kız çocuğunu kâh sırtında, kâh omzunda taşıyan, ellerinden tutup çarşı pazar gezdiren, avuç içlerini öpen Hz. Muhammed’e ve küçük Fatma’sına hayretle bakıyordu herkes. Çile, hakaret, işkence ile geçen yıllar, Müslümanları bezdirme, yok etme çabaları çığrından çıkmıştı. Allah’ın Resulü, eşi, Ali ve Fatma hastalara, yaşlılara, çocuklara yemek ve moral dağıtırken Mekke halkının gözünde en büyük düşman Hz. Muhammed’di… Önce Ebu Talip sonrasında Hz. Hatice vefat etmişti. Ali, Fatma ve Resulullah’ın üzüntüsü büyüktü, bir başlarına kalmıştı bir de evlatlıkları Zeyd vardı. Peygamber Efendimize her taşlı, sopalı, hakaretvari sözlerde imdadına yetişen ilk isim olmuştu Ali ve yanında Fatma. Annesinin vefatından sonra babasına daha düşkün olmuştu Hz. Fatma. Ümmeti korumak adına Medine’ye göç ettiler ve savaşlar başlamıştı Müslümanlık sevdası adına. Hz.Ali’nin sevdası da günden güne ağırlaşmıştı, içinde sancıydı. Hz.Fatma büyümüş, güzelliği dillere destandı. Aralarında altı yaş fark vardı. Bu aşk, hürmet, şükran, kardeşlik, iman ortaklığı, ruh yakınlığı, her çileye beraber göğüs germe adım adım kalplerini birbirine yürütmüştü. Lakin Fatma kendini babasına adamıştı, babası da kızına vurgundu; eli, ayağı, annesiydi. ‘’Nasıl ayırırım onları,’’ diye Hz. Ali dertleniyordu hem evlenecek ne evi vardı ne parası. Peygamber’in kızına talip olma yarışı başlamıştı. Hz. Muhammed her görücüyü uygun dille yollarken beklediği tek şey vardı: Allah’ın hükmü! Nitekim Ali’nin karar verip derdini açma vakti geldiğinde, Peygamber Efendimiz’e rüyası malum olmuştu, hüküm bildirildi:Allah katında kızı Fatma oğlu Ali’ye isteniyor… Mehir için kılıcını zırhını satan, uğruna zehirli İzhir Otu’nu toplayan Ali’nin Fatma’sına kavuşması için düğün hazırlıkları başlamıştı. Fitneciler susmamıştı. Koskoca Peygamberin kızının çulsuz, işsiz Ali’ye varmasını konuşup durmuşlardı… Peygamber Efendimiz yavrularının muhabbetlerine hayran kalır, kem dillere, şer gözlere karşı dualar ederdi. Baba evinde de fakirlik ve yokluk çeken Fatma, Ali’nin evinde de aynı durumdaydı lakin bir de aşkları vardı. Ali dışarıda cihat, güç mücadele adamı iken, ev de aşk dolu bir eş, ince, kibar bir kocaydı. Hz. Ali Uhud’da destanlar yazmıştı. Bedir ve Hendek’te cengaverliği ile anılıyordu. İki evlatları oldu; Hasan ve Hüseyin. Dedeleri Muhammed koymuştu isimlerini. Sonra da üç kızları oldu; Zeynep, Ümmügülsüm ve Rukiye… Acıların en büyüğü yaklaşmıştı. Resullullah’a haber vermişti Cebrail Meleği; gitme vakti gelmişti en sevdiğine. Veda Haccı’nda Veda Hutbesi’ni hazırladı, her cümlesi yakıp yıkıyordu müminleri. Ve artık ölümüne doğu çekilmişti odasına Rabb’in en sevgilisi. Herkes perişan, Ali’si ama Fatma’sı kahırlardan kahırdaydı. Nasıl dayanacaktı bu ayrılığa ve Hz.Muhammed fısıldadı kulağına: ‘’Sevinmelisin! Bana en kısa sürede, en yakın kavuşacak ilk kişi sensin…’’ Hz.Ali’ye son vasiyetlerini etti; O’nu yıkayan, kabre koyan, cenaze namazını ilk kılan… Feryat figan Ali, hüzünden sırılsıklam. Bir pazartesi doğan Resullullah bir pazartesi vermişti son nefesini. Hz. Fatma, babasından sonra kavuşacağı ana dek gece, gündüz durmaksızın ağlamıştı ve 6 ay sonra hastalanarak yataklara düştü. Ölüm anı yaklaştıkça tebessümü artıyordu Fatma’nın. Anlıyordu Ali’de ayrılık zamanının yaklaştığının. Tıpkı babası gibi vasiyetini söyledi bir bir eşine ve Ali’sinin dizlerinde vermişti Fatma’da son nefesini. Sonrasında ardında yalvaran, ‘’cennetten sabır gönder sensiz mahzun kalan bu dünya garibine,’’ diye ağlayan bir sevda vurgunu kalmıştı…
Aşkın Meali 3 - Hz. Ali ve Fatma
Aşkın Meali 3 - Hz. Ali ve FatmaSinan Yağmur · Kapı Yayınları · 20161,428 okunma
·
82 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.