Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

182 syf.
7/10 puan verdi
·
20 saatte okudu
1990’da yayımlanan kitapta olaylar Cape Town’da apartheid yıllarının ortasında geçiyor. Öncelikle Nadine Gordimer ve Coetzee gibi yazarların kitaplarında sıkça yer verdikleri bu terimin anlamına bakalım: Apartheid, Afrika'nın güneyinde bulunan Güney Afrika Cumhuriyeti ile bu devlete bağlı Güneybatı Afrika'da (Namibya) 1948 - 1994 yılları arasında resmî devlet politikası olarak iktidarda bulunan Ulusal Parti hükûmeti tarafından uygulanan ve bu doğrultuda yasalar çıkartarak ırksal ayrımcılığı savunan sistemdir. Kitap apartheid ile ilgili. Tabii bunun yanında ölüm, kayıp, şiddet gibi alt temaları da görüyoruz. Hikâye Bayan Curren tarafından kendisinden çok uzaklarda yaşayan kızına kişisel bir itiraf şeklinde, mektup formatında anlatılıyor. Bayan Curren kanserdir ve doktorların demesine göre çok fazla ömrü kalmamıştır. Hastalığı onu zayıf düşürmüş, adeta çocuklaştırmıştır. Yakında öleceğinin vermiş olduğu dehşetle ölüme hazırlanmakta, bir yanda da kızına yaşamının son zamanlarında başından geçen olayları anlatmaktadır. Bayan Curren beyaz bir kadındır ve hayatı boyunca ırkçılığın körüklediği her türlü nefret ve kötülükten uzak kalmıştır, ta ki hayatının son zamanlarında yaşadığı aydınlanmaya kadar. Bir gün bahçesinde evsiz bir adamla karşılaşır ve Bayan Curren kendini daha önceden hiç bilmediği bir mücadele içinde bulur. Verceuil adındaki bu adam sayesinde ülkedeki şiddetten haberdar olur ve beyaz olduğu için suçluluk ve utanç duyar. Hizmetçisi, onun çocukları ve hayatına giren evsiz adamla ilişkileri arttıkça siyah insanların ülkesinde aslında çok fazla zulüm ve baskı gördüğünü fark eder. Kendi sahip olduğu tüm ayrıcalığın sırf derisinin renginden dolayı olduğunu anlar. Şahsen apartheid kavramını desteklemese de ülkede bu konuyla ilgili kanunların siyahların aleyhine ne derecede ileri gittiğinin farkında olmamıştır. Polisin ve resmi mercilerin asıl yüzünü görmüş olur. İnsanları korumakla görevli olan otoriteler sırf insanların deri rengine bakarak onları kasten öldürdüğüne ve yaraladığına şahit olur. Ölüme çok az kala gözleri açılır ve hayata yeniden uyanır. Sağlığı gibi beyaz ırk üstünlüğü de yavaş yavaş solmaya başlar. Bayan Curren bu uğurda sevdiklerine ve çevresindeki insanlara yardım etme adına elinden geleni yapsa da aslında çabaları çok zayıf ve yetersiz kalır. Bayan Curren’ın evi herkes için bir yuva haline gelir. Apartheid döneminde sokaklar evsiz, aç ve yoksul insanlarla dolup taşmış, toplum beyaz ve siyah olarak ikiye ayrılmıştı. Beyazların bu toplumda kazanan taraf olduğu gün gibi aşikârdır. Polis tarafından işkence ve zülüm gören hep siyahlar olmuştur. İşte Bayan Curren’ın evi bu gibi insanların sığınabileceği bir yer olmuştur. Yazarın bu kitabı her ne kadar önemli meselelere temas etse de ben genel olarak Coetzee’nin kitaplarından çok fazla keyif aldığımı söyleyemem. Bana nedense yazarın anlatımı her zaman çok ve soğuk ve mesafeli gelmiştir. Keyifli okumalar…
Demir Çağı
Demir ÇağıJ. M. Coetzee · Alan Yayıncılık · 199313 okunma
·
78 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.