Bazen bir kitap incelemesine rastlarız, başka bir okurun da zihninde kendimizinkiyle büyük ölçüde benzer, kitap içinde boğulduğu bölümlerden iyi bir okur olduğu için sağ salim çıkabildiğini görürüz.
İncelemenin başında belirttiğiniz, içinde doğmadığımız ve yaşayarak da tecrübe edip tanımadığımız bizden olmayan bir kültürün izlerini yoğun taşıyan kitapları okumanın zorluğunu ve sıkıcı bölümlerinin sıkıntısını ben de bi süredir bugünlerde hâlen yaşıyorum.En son Proust serisinin ilki Swannların Tarafında Paris yaşantısı o binalar , resimlerin bir sanat tarihçisi uzman diliyle yazılması , eğlence anlayışları epiy sıktı ama kitaptan beklentim yüksek olduğu için sabır stoğumu saplam yapmıştım ve keyifli bölümleri kaçırmamış oldum böylece.
Ölü Evinden Anılar kitabında kumar bölümleri vardı beni sıktığını hatırladığım..Yalnız mahkumların revirleri ve hastabakıcılar ile toplu yıkanma seansları bölümlerinden iyi sağ çıktım diye düşünmüştüm.Ve günümüz insanı olarak kendi ülkemin gerçeklerine tam olarak vakıf olamasam da sadece görebildiklerimden bile sezebiliyorum ve hapishane fikri korkutucu geldiğinden olsa gerek eleştirlerimi çoğunlukla kendime saklıyorum.Kilit bir pozisyonda yer edinmiş olsam kendimi ifade edeeken izlediğim yol açık seçik olabilirdi.Lakin basit bir öğretmenciği çok kolay harcarlar :))))
Bazen bir inceleme okuruz ,kendi zihnimizde işlenip duran bir okuma sorununun adını koyarız birden ve okumalarımızın yönünü değiştirme kararı almayı düşünürüz.
Ben de bu günden sonra yabancı yazarların eserlerini bir müddet okumaya ara verme kararındayım.
Ama birden değil, yavaş yavaş, elimdekileri bitirince..
Made in Turkey deneyeceğim bir süre, gittiği yere kadar..
İnceleme harika, bakın başka okurun düşüncesini yönlendiriyorsa bir de üstüne, faydalıdır..
Emeğinize sağlık:)