Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

416 syf.
·
Puan vermedi
·
29 günde okudu
Sevgili dost... Bir yolculuğa var mısınız...İnsanlığın tarihine başlangıçtan bugüne bir yolculuğa... Bu yolculuğa çıkarken lütfen yolculuğun anlaşılması için tabularınızı, siyasi ve dini düşüncelerinizi bir süreliğine göz önünde bulundurmayın ve böylece bu yolculuğa çıkın olur mu.. Hadi başlayalım.. Tarihin akışını üç önemli devrim şekillendirdi. 70 bin yıl önce başlayan Bilişsel Devrim, 12 bin yıl önce bunu hızlandıran Tarım Devrimi ve 5 bin yıl önce başlayıp, tarihi sonlandırarak bambaşka bir şeyi başlatabilecek Bilimsel Devrim. Bu kitap, konu edilen üç devrimin, insanları ve diğer organizmaları nasıl etkilediğini anlatıyor. Bilim insanları 70 bin yıl önce Doğu Afrika kökenli Sapiens’in Arap yarımadasına, oradan da tüm Avrasya’ya dağıldığına ama oraların daha önceden başka insanlar tarafından mesken tutulmuş olduğuna inanıyorlar. Peki, Sapiens’in gelmesinden önce oralarda yaşayanlara ne oldu? Birbiriyle çelişen iki teori var: Biri “Irk Karışımı”. Ortadoğu ve Avrupa’ya ulaşan Sapiens, oradaki Neandertallerle, Doğu Asya’ya ulaşanlar ise yerli Erectuslarla karşılaştı ve karıştılar. Diğer teori, “Yerine Geçme “ teorisidir. Buna göre, Sapiens’in diğer insanlardan farklı bir anatomisi ve genetik yapısı vardı. Bu farklı yapı yüzünden diğer insan türleriyle çiftleşebilse bile üretken çocuklar yapamıyordu. Bu yüzden iki tür birbirinden tamamen ayrışmış olarak var oldu ve Neandertaller tamamen ölünceye ya da Sapiens tarafından soykırıma uğratılınca, genleri de kendileriyle birlikte yok oldu, yani Sapiens diğer türlere hiç karışmadan onların yerine geçti. Geçtiğimiz on yıllarda “Yerine Geçme” teorisi genel olarak kabul edilen ana teoriydi. Bu da tamamımızı Sapiens yapıyor. Ama uzun araştırmalar sonunda 2010 yılında açıklanan Neandertal genom haritasından anlaşıldı ki, modern Ortadoğu ve Avrupa insanı DNA’sında yüzde 1 ile 4 oranında Neandertal DNA’sı vardır! Büyük bir oran değil ama bir akrabalık belirtisi mevcut… “Karışım” teorisi taraftarları haklı olabilir. Araştırmalar sürüyor. Sonucun ne olacağını bilmiyoruz ama eğer diğer insan türleri yok olmayıp Sapiens’le birlikte hayatta kalabilmiş olsaydı, nasıl kültürel, sosyal ve siyasi yapılar ortaya çıkardı diye hayal ederek ilginç senaryolar üretebiliriz Homo sapiens dünyaya yayılırken her gittiği yerde yaban bitkileri toplayarak ve hayvanları avlayarak beslendi. Ta ki bundan 10 bin yıl öncesine kadar. Bu tarihten sonra tüm zaman ve enerjisini birkaç hayvan ve bitki türünün yaşamını değiştirmeye adadı. Bu çabanın kendisine daha çok meyve, tahıl ve et olarak geri döneceğini düşünüyordu. İnsan yaşamında bir devrimdi bu; Tarım Devrimi. Tarım Devrimi’nden sonra insan toplulukları giderek daha büyük ve karmaşık, hayalî kurguları da daha rafine hâle geldi. Mitler ve kurgular insanları belli biçimlere soktu. Kurallara ve dayatılan düşünce tarzlarına uyumlu yaşam, belli içgüdülerin oluşmasına yol açtı. Bu yapay içgüdüler ağına “kültür” diyoruz. Kültürler çevre koşullarındaki farklılıklar veya komşu kültürlerle etkileşim sonucu değişebileceği gibi, kendi iç dinamikleriyle de dönüşüm geçirebilir. Fizik kurallarının aksine, insan yapısı tüm düzenler, içsel çelişkilerle doludur. Kültürler bu çelişkileri gidermeyi denerler, bu süreç de değişimi getirir. Geçtiğimiz beş yüz yıl, insan hâkimiyetinin daha önce görülmemiş bir yükselişine tanık oldu. 1500 yılında dünyada 500 milyon Homo sapiens vardı, şimdi 7 milyar olduk. Yıllık üretimin parasal değeri 250 milyar Dolardı, şimdi 60 trilyon (dikkat: insan nüfusu 14 kat, üretim 240 kat artıyor). Günümüzün beş büyük yük gemisi, Kolomb döneminde nakliyat yapan dünyanın tüm ticaret filolarının elindeki kargonun tamamını taşıyabilirdi. Tarihin büyük bölümünde insanlar, gezegendeki organizmaların yüzde 99,99’uyla (yani organizmalarla) ilgili hiçbir şey bilmiyordu. Sanayi Devrimi ile birlikte insanlığın başına, gelmiş geçmiş en ciddi toplumsal devrimlerden biri geldi: Ailenin ve Topluluğun Çöküşü. Sağlıktan adalete, eğitimden üretime, birçok işi kendi içinde halleden aile gibi nispeten küçük toplumsal yapılar yerini devlete bıraktı. Devlet bu ve benzer işleri üstlenerek ailenin ve topluluğun etkinliğini kırdı, bireyselliği teşvik etti. Ancak, bireyin özgürleşmesinin bir bedeli vardır; devlet ve piyasa, birbirine yabancılaşmış bireylerden oluşan bir topluma daha kolay müdahale edebilir, bireyler de ailelerine itaat edeceklerine devlete itaat eder hâle gelirler. Devletler ve piyasalar ise milyonlarca yabancıyı, ulusal ve ticari çıkarlarına uygun olarak tasarlanmış “hayali topluluklar” hâline getirir. Hayali bir topluluk birbirini tanımayan ancak tanıdığını düşünen insanlardan oluşur (uluslar, futbol kulübü taraftarları, şarkıcı hayran grupları vb.). Eskiden toplumsal “düzen” katı ve sabitti, istikrar ana ilkeydi. Şimdi en muhafazakâr siyasi partiler bile her şeyi korumayı vaat etmiyor. İnsanlar toplum düzeninin esnek ve değişebilir olduğu ve bu değişimin tasarlanarak, isteğe göre yönlendirilebileceği fikrine alışmış durumdalar. Bugün yaşadığımız dünyanın şiddet ve vahşetle dolu olduğunu düşünmemizi haklı gösterecek çok sayıda örnekle karşı karşıyayız ama yönlendirilebilen halklardan oluşan günümüz dünyası insanlık tarihinin belki de en barışçıl çağını yaşıyor. Hiçbirimiz 1000 yıl önce yaşamadığımız için o günlerin ne kadar vahşi olduğunu tam da bilmiyoruz. 70 binyıl önce Homo sapiens, Afrika’nın bir köşesinde kendi işiyle meşgul olan önemsiz bir canlıydı. İlerleyen bin yıllarda kendisini tüm gezegenin efendisi ve ekosistemin baş belâsına çevirecek dönüşümü gerçekleştirdi. Şimdi ise ebedi gençlik gibi ilahi beceriler de ele geçirmeye çalışıyor. İnsan gücündeki ve yapabildiklerindeki olağanüstü artış birey olarak Sapiens’i daha mutlu bir canlı türü haline getirmedi. Hedeflerimiz konusunda emin değiliz. Daha kötüsü, her zamankinden daha sorumsuzca davranıyor, kendi kendini yaratmış cüce tanrıcıklar gibi kimseye hesap vermiyoruz. Gezegeni paylaştığımız diğer canlıları mahvediyor, ekosistemi sürekli tahrip ediyoruz. Bunu yaparken sadece kendi konforumuzu ve eğlencemizi düşünüyor, üstelik tatmin de olmuyoruz. Ne istediğini bilmeyen, tatminsiz, tahripkâr ve sorumsuz cüce tanrıcıklardan daha tehlikeli bir şey olabilir mi? Bu kitap bir yolculuk iyi yolculuklar ..İyi okumalar
Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens
Hayvanlardan Tanrılara: SapiensYuval Noah Harari · Kolektif Kitap · 201836,4bin okunma
·
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.