Aşılamayan Kale
Bunlar, tek partili rejimin koşulları içinde çok güçlü bir çevre meydana getiriyorlardı; belirli bir sınıra kadar yapılmış olan ve daha çok üstyapıyı etkileyen devrimleri, bir çember içinde, bir kale içinde hapsetmek istiyorlardı. Bu kaleyi aşıp da halk yararına yeni devrimler yapmak ve o devrimlerle toplumu daha ileriye götürmek gitgide güçleşiyordu. Atatürk, kendi yaşamında, iki kez, bu çemberi kırmak, bu kalede gedikleri açmak istedi. Onun için, çok partili rejime girmeyi denedi. Fakat bu denemeler, bazı çevrelerdeki tepki birikiminin şiddeti yüzünden ürkütücü bir biçim aldı. İki kez aralanan kapılar yeniden kapatıldı.
Tepkinin Asıl Kaynağı
Aslında bu tepki seli, kale kapıları açıldığı vakit içini istila edecekmiş gibi, yapılan devrimleri silip süpürecekmiş gibi görünen tepki seli, halkın kendisinden gelmiyordu. Bunlar, daha çok, devrimleri belirli bir noktada dondurmak isteyen veya o zamana kadar yapılmış devrimlerden bile çıkarları bozulan bazı güçlü veya tutucu çevrelerden geliyordu. Yapılmış devrimlerden çıkarları bozulanların başında da, maddi güçlerini veya manevi nüfuzlarını din istismarı yoluyla sağlamaya alışmış olanlar vardı. Halkın ekonomik durumunu pek etkilemeyici değişiklikler olarak görünen bir çağdaşlaşmaya karşı, halkta biriken hoşnutsuzluğu, bu çevreler, bu kimseler, kendi amaçları uğruna kullanıyor, körüklüyor ve yer yer tepkiye dönüştürüyorlardı.
Demokrasinin Engellenişi
Bu tepkiyi tahrik edenlerden kimi, yapılmış olan devrimlerle yitirdikleri çıkarlara ve güce yeniden kavuşma olanağını arıyordu; kimi de, halkın bilinçlenmesini sağlayacağını, gücünü artıracağını ve er geç halk yararına altyapı devrimlerine yol açacağını bildikleri veya sezdikleri demokrasiyi, göz korkutucu bir duruma getirerek, önlemek istiyorlardı. Oysa, Atatürk'ün devrimci hareketini sürekli kılabilmek için, siyasal iktidar etrafında, tek partili rejimle örülen duvarları mutlaka yıkmak, o duvarlarda mutlaka gedikler açmak gerekirdi. Devrimci hareket, çıkarcı ve tutucu çevreleri aşıp geniş halk topluluklarına ancak o zaman ulaşabilirdi. Bu olanak, ancak, 1945'te girişilen üçüncü çok partili demokrasi denemesinden sonra sağlanmaya başlayabilmiştir.