Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kendime Mülhem Fikirler -2-
"Müslümanlar olarak hem tüm hayatımızda zuhûrâtı görünen, hem de en soylu mücadele ve mücâhedeleri dahî kökünden koparan âfet: görünmek." Teslim olmak ve selâmette olduğunun bilincinde olarak hakikati haykırmak… Ama bu haykırışın kendi içinden geldiğini ve hissi olup O'na yönelik olduğunu unutarak bu en soylu mücâdeleyi sefihleştirmek tehlikesi de daima yanı başımızda. Zâhirde en soylu olarak intişar eden ancak hakikatte beş para etmeyen mücadelelerin kökünden kopması ve yok olmasını intaç eden büyük âfet: "Görünmek" Görünmek modern zamanlarda kavramların zikzak çizerek yerinden edilmesinden nasibini almış bir kelâm olarak ne manaya hamledilir meçhûl. Muhatabı ve mütekellimi arasında dolaşır olduğu halde ve nereden çıktıysa oraya hitâp edeceği kesin olan bu kelîmeyi ben bugün âfet olarak telakki etmek istiyorum. Görünmek bir âfettir çünkü bu görünüşün farkına varıldığı anda artık bu görünüş görenlere karşı daha da fazla bir izhâr olma isteğini barındıracaktır içerisinde. Büyükler şöhret âfettir deyu buyurdular. Bugün bu kelâm daha da fazla ehemmiyet kazanmış oldu. Çünkü sosyal medya artık hepimizi şöhret âfetine doğru sürükleyen bir girdap. Kendi nefsimizi tatmin etmek için olduğumuzdan gayrısı, gizemlisi ve mükemmeli olmaya heves ediyoruz hepimiz. Ancak bu heves ediş hakiki bir arzu değil, çünkü reel hayatta mükemmel olmak isteyenin cehdi eşya etrafında olur daima. Eşyâdan kastım zihinde varlığıyla yetinilen değil, mücessem olarak da önümüzde intişar eden şeylerdir. Yani bir cehd, kovalama, gayret mevzubahis. En önemlisi de kendimiz olarak bir mücadele söz konusu. Ancak bu mecrâlar (görünmenin izâfileştiği ve insanın hakikatinden tecerrüt edildiği mevziler yâni işte tam buralar) bu kendimiz olarak mücadelemize izin vermiyor. Çünkü ufak birkaç değişiklikle kendimizi pek âla daha da fazla güzel (modern telakkiye göre güzel) gösterme imkânımız elimizde mevcût. (Aslında elimizde hiçbir şey mevcût falan değil, biz öyle tahayyül ediyoruz. Çünkü var olmanın hakîkati içkin olmaklıktır, buralar bizi hakikate içkin kılmak şöyle dursun daha da sığlaştırıyor. Buradan hemen vahdet-i vücûd'a kapı açalım, mâdem ki varlığımızı izâfi kabul etmeye alıştık hadi gelin gidelim O'nun huzuruna ve Yalnız O'nun var olduğunu gayrısının O'na nispetle yok hükmünde olduğunu haykıralım. Kolay mı? Bu işler birkaç tuşla olmuyor ancak, önünde aşman gereken dağ gibi bir nefsin var, aş aşabilirsen!) Bizim sıkıntımız buradan doğuyor işte.Hem bir şeyler söylüyoruz hem de bu söylediklerimizle kendimizi yalanlamış oluyoruz. Yâni yukarıdaki sözün hakikatine ermiş olsa idim bu yazıyı burada yayımlama zehâbına kapılmazdım. Neyse ki kaçacak ve sığınacak bir bahanem var: "Yazdıklarımı yaşamak için yazıyorum!" Bakalım bu aldatmacayla nereye kadar varacağım. En başta iktibas gibi gözüken kısmı haftalar önce bir yoldaşa (yoldaş olduğunu zannettiğim kimseye) göndermişim,bana bugün geri iade edildi.Bugün hangi altını çizdiğim satır üzerinden bir şeyler yazsam diye düşünürken kafama balyozla inen bu satırları seçtim. Ah, keşke yazdıklarımızı hakikaten yaşamaya biraz yaklaşsak… İki gün önce yazdıklarımı kendime yazıyorum demiş idim, hem doğru hem yanlış, yukarıda yazdıklarımın hepsi kendimle alakalı,ama bunları size de açarak sizinle de alakalı kılmış oluyorum. Yanlış yapana bakılarak yanlış yapılmaz, doğruya varılır. Buradan yakalayıverin meseleyi. Görünme âfetini aştığımız gün ettiğimiz kelamlar da mevzisine dönmüş olacaklar. Adalet bir şeyi mevzisine temekkün ettirmektir. Temkinli davranarak, kendimizden emin olmadan, teslim olursak selâmete ereceğimiz bilinciyle düşelim yine yollara. Ama aynı hâtayı bir daha yapmayalım, yolda yolu başımıza yıkanları kendimize yoldaş bellemeyelim. Dostlarıma selâm ederim. Sa'y bizden, tevfik O'ndan…
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.