Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Tanrıcılık; Türklerde din değil bir yaşam tarzıdır. Bu inançta; birbirlerine karşı “bağnazlık-dayatmacılık” olmadığı gibi, yabancılara karşı da “dine davet-misyonerlik-yayılmacılık” vs. yoktur. Hatta bağnaz, bencil, aklı eksik, uçarı vb. kişiler tanrı inancını merak edip de sorular sormaya başladıklarında onlara “mümkünse siz bu inanca katılmayın” derler. Kalite ile kantite arasındaki yüksek farkı taa o zamanlardan çözmüşlerdi atalarımız. Cennet-Cehennem yoktur. Cennet-cehennem inancının kişilerde; ölüm sonrası yaşamları için tanrıyla pazarlığa sebep olacağına, bu korku dolu pazarlığın ise insanlarda bencilliği körükleyeceğine inanırlar. Bencilliği şiddetle dışladıklarını biliyoruz, çünkü “bencillik duygusu” kişileri Yerlik Han’ın (Tanrı Erlik’in) karanlık ruhlardan oluşan halkına yaklaştıracaktır. Evde ıslık çalınmaz, ev dışında çalınır, onu da ancak kam kişiler oradan bazı ruhlarla konuşmak, onlara bir şeyler danışmak için çağırmakta kullanırlar. Yahut kahraman kişiler (savaşçılar) yapmalıdırlar. Kahramanlar da savaş vs. sırasında çok zorda kalırlarsa öldüğünde “körmöslere karışmış arkadaşlarını” ıslıkla yardıma çağırırlar. Onlar da gelip “boluş aytarlar” yardım ederler. “Arkadaş” kelimesi herkes için değil, sadece kötü bir planı gerçekleştirmek için (çete gibi) bir araya gelmiş kişiler için kullanılırdı. Normalde Türkler birbirlerini “kardaş, karındaş, kardeş, yoldaş” şeklinde çağırırlar. Yabancılardan kendilerine dost olanlara ise “bırat” derlerdi (İngilizcedeki “brother” kelimesi acaba buradan mı gelmekte?) Sonsuz olan Gök Tanrı (Mönkhe Gök Tengri) asla korkmaz, onun oğul ve kızları olanların da öyle olmalarını ister ve bekler. Türkler bu nedenle korkusuzluğu yüce bir erdem olarak kabul etmişlerdir. Eski Mısır’da şöyle bir söz vardı; “Mısırlılar Tanrıdan başkasından korkmazlar” sonra eklerlerdi “Türkler ondan da korkmazlar”. Doğrudur, çünkü Türkler Tanrıyı severler ve onun tarafından sevildiklerini de bilirler. Türkler Tanrının oğul ve kızları olduklarını unutmadıkları, her zaman hatırladıkları için diğer uluslara da ruh vermeli (düşmanları bile olsa) yardım etmeliler. “Aman dileyene aman verilir kültürü” bu kuraldan gelmekte. Aslında tüm insanlar 9 oğuldan varoldukları için kardaşlar ama tanrıcı Türkler; diğer uluslar bu gerçeği unuttular, biz ise hiç unutmadık diye düşünüyorlar. Bu yüzden onlara yardım etme sorumluluğunun kendilerine düştüğünü düşünmekteler. Uzun saç tanrıya bağlılığın simgesidir. Erkekler yanlardan kesik, tepeden uzun ve örgülü (belikli) saçlı, kadınlar ise tamamen uzun ve belikli saçlı olurlar. (ABD’de Kızılderililer üzerinde yapılan bir araştırmada uzun saçın kişilerdeki beş duyuyu çok daha keskin hale getirdiği gözlenmiş). Bu kültürde kadın çok önemlidir. Babasız doğum yapmış kadına ve doğan çocuğuna da ailesi, soyu, obası ve boyu da sonuna kadar sahip çıkarlar. Ağaç kutsal olduğu için o çocuk konuşacak yaşa geldiğinde çocuğa varsa bir ardıç ağacı yoksa herhangi bir ağaç gösterilerek “çocuğum bu ağaç senin babandır” derler, böylece kutsal olan ağaç üzerinden onu da tanrının çocuğu yapmış olurlar. Zaten doğanın kendisi de tanrısal kutsallığa sahip bu inançta. Kadına tecavüzün cezası bu kültürde ölümdür. Tecavüze uğrayan kadın toplumdan dışlanmaz, ona sahip çıkılır. Evlilik dışı çocuğu olursa kadın ulu bir kayın ağacıyla evlendirilir (kayınbaba, kaynana, kayınvalide sözcükleri buradan gelir), çocuk bu yolla meşrulaştırılır. Türk Hakanları aksakallı bilgeler ve komutanlarını topladıklarında “ben sizin Han’ınız değilmiyim?” diye sorar, “evet Han’ımızsın” cevabını alınca, “işte benim Han’ım da yanımda oturandır” diyerek, hanımlarını onurlandırırlardı. “Hanım” kelimesinin kökeni budur. Tanrıcılık ile Şamanizm arasındaki fark, İslam ile tasavvuf ilişkisi gibidir. Şamanizm bireysel pratiklerle gelişmiştir. Din kelimesinin anlamı: kişiyi tanrıya götüren veya yaklaştıran “yol” dur, Türklere peygamber ve din gelmemiştir, çünkü Türkler tarihin en eski çağlarından beridir görüldüğü gibi tanrıyla zaten içiçeydiler, mevcut duruma tarafsızca bakacak olursak; diğer dinler Türkleri önce tanrıdan ayırdılar, sonra da yaklaştırmaya çalıyorlar gibi bir durumdan bahsedilebilir… BU İNANÇTA YERYÜZÜNDE HATALI HİÇ BİR DİN YOKTUR… Her din ait olduğu kültürün düşünce ve yaşamsal örgü ağıdır bu nedenle de o topluma birebir uygundur.
·
58 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.