Gönderi

Leyla Neyzi bir kitabında, N.Kazancakis'ten okuduğu bir öyküden söz eder. İki gezgin uğradıkları bir köydeki çitin üzerinde değişik bir çiçek görerek onu koparırlar. Çok güzel bir çiçektir bu. Köyün çocukları etrafında toplanır. Gezginler etrafında toplanan çocuklara sorarlar: " Bu çiçeğin adı ne?" Çocuklar: " Bilmiyoruz, Lenio Teyze bilir," derler. "Koşun, çağırın onu." Çocuklardan biri köyün içine doğru koşar. Sabırsızlıkla bekler gezginler. Kısa bir süre sonra döner çocuk. "Lenio Teyze ölmüş." Kalpleri daralır. Lenio Teyze'nin değil, aslında "bir kelimenin öldüğünü düşünürler. Kelimelerin ruhu vardır. Kelimeler, sadece harflerin bir araya gelmesiyle oluşan anlamın dışında bir şeydir. "Çiçek" sadece çiçek değildir mesela. Ya da "mektup". Yalnızca bir zarfın içindeki kağıt mıdır, mektup? "Fotoğraf" denilince niye içimiz titrer o zaman? Çünkü o yalnızca bir fotoğraf değildir de ondan.
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.