Merhaba, değerli 1000Kitap ailesi:) İşte bir Kafka kitabı ile,sizler gibi bende, okumaya kaldığım yerden devam ediyorum.
Kafka dediğimizde aklımıza ilk gelen eserler kuşkusuz, Dava (Yargı),Şato,Dönüşüm, Milena'ya Mektuplar ve Babaya Mektup'tur.
Kafka eserlerinin çoğunda da ( hemen hemen hepsinde) bir "otorite" olgusunun olduğunu ve bunu kahramanlarının odak noktası haline getirdiğini görürüz. Söz konusu olan otorite Dava'da olduğu gibi bir mahkeme, Şato 'da bir saray,Dönüşüm'de bir baba... Ama bu otorite sembollerinin hepsi psikolojik bunalımları da içine alan " baba" figürüne çıkar. Kuşkusuz, Kafka eserlerinde otorite kavramında, kendi yaşamından olan baba figürününden sıkça esinlenmiştir.
●Ve Dava... Eser, Bay K.'nin evine gelen mahkeme memurlarının verdiği büyük sıkıntı ve korkunun gölgesiyle bir 'psikolojik daralma' ile başlar. K.'nin dava sürecinin başlaması ve ardından gelen olaylar ile bölümler halinde anlatılmakta. Eserin adından yola çıkarak ( esere dair bir ön bilgisi olmayan okur), Bay K.'nin ne tür bir davası olduğunu ve ne için tutuklandığını merak ediyor. Eseri okudukça okur davanın ' türünü' ve ' nedenselliğini' daha iyi kavrayacaktır. Detaylı açıklama yapmamamın nedeni Spolier verememek için.
●Eserde, yazar 3 ana temaya değinir. Bunlar:
1. ADALET: Dönemin/yaşanılan çağın, 'adalet' anlayışı ve memurluk kurumundaki yozlaşan ast-üst hiyerarşisidir. Memurların birbirlerine olan saygısızlığı, görevlerini baştan savmaları ve küçük düşürerek önemsizleştirdikleri adalet kavramıdır. Bunu eserin her bölümünde görebiliriz. Üstü kapalı dolambaçlı bir dille anlatılmamış zaten.
2. MEKÂN (UZAM):Olaylar boyunca K.'nin ve kahramanların, evi ve çalıştığı banka dışındaki yerlerde ruh hali sürekli değişmektedir. K.'nin başına gelen dava olayı onu sürekli farklı mekanlara savurmaktadır. Farklı mekânlar ise dava bürosu, mahkeme, ressamın evi, arşiv deposu. Bunlar olayların gelişimi için olması gereken olağan mekânlar olarak gözükse de insan üzerinde,okurken, oldukça baskıcı ve bunalım hâli yaratan duygusal sarsıntı ve ağırlaşmalara neden olmaktadır. Kitaptan örnekler verecek olursak:
"Şık giyinmek ne işimize yarar, nasıl olsa bütün zamanımızı burada geçiriyoruz. s.104"
"Belki de içimizden hiç kimse katı yürekli değil. Belki hepimizin içinde insanlara yardım etme isteği var,ama mahkeme memuru olduğumuz için, çoğunlukla kimseye yardım etmek istemeyen kötü insanlar izlenimini bırakıyoruz. Bu durum beni gerçekten üzüyor. s.105"
"Bürodaki havaya alışkın olan bu insanların, merdivenden gelen görece taze havaya zor katlandıklarını fark eder gibi olunca da bir son verdi. s.107"
Bu alıntılar gibi pek çok örnek bulunabilir. **Uzamın ve yapılan işin bireyin ruhsal durumu ve karakteri üzerideki(aşınma, yozlaşma, bağnazlaşma vb. ) etikiyi dile getirmekte. Ki mekânlar birer 'rüya' izlenimi bırakmaktadır.**
3. OTORİTE (Güç/Hakim Olan): Sembolik olan davanın asıl amacı, 20.yy'da yaşayan 'bireyin' korkularını ve 'özgürlük' olgusunu ve toplum baskısını ele alır. Yazgıcılık ve kadercilik karşısında bireyin bir süre mücadele etse de ( K.'nin kendi davasında mücadelesi ve diğer sanıkların mücadelesi) bir süre sonra 'kaderine' boyun eğer. Ne yaparsa yapsın dava sonuçlanmaz. Ya sürüncemede kalır ya da sanığın işi bitirilir. Ama sonuçlanan bir dava yoktur. Ama sanıklar dava başladıktan sonra kendi yaşamlarını sorgulamaya başlarlar.
Neden dava edildim? Günahım nedir? İftiraya mı uğradım? Yapmam gerekenler nelerdi hayatımda? Hiçbir zaman ulaşamadım bu mahkeme yargıçlarını (asıl otoriteye ulaşma çabası) kendimden nasıl haber edebilirim? Toplumdaki insanlar beni kınar mı?...
Direnmeyi bırakan K. daha sonra yazgısını kabul eder.
Ve dava sonlanır. Peki lehine mi aleyhine mi? Bunu okuduğunuzda göreceksiniz. Okuma boyunca benim dikkatimi çeken başlık olarak bulduğum kavramlar ve argümanlar bunlardı. Okuyucu yorumunun genişliğine inanan bir okur olarak siz okurlardan da pek çok yorum çıkacağını düşünüyorum.
Keyifli okumalar dilerim:))