Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

brodeck in raporunu okurken 1831 kolera salgınından bahsetti bir sayfada merak ettim göz gezdirdim.. KOLERANIN VATANI HİNDİSTAN Kolera, insan vücudunda aşırı sıvı ve tuz kaybına yol açan incebağırsak enfeksiyonudur. Bakteri vücuda kirli su ve besin maddeleri yoluyla girer. Güneydoğu Asya'da yoğun olarak görülmüştür. Koleranın kaynağı 19. yüzyılda Hindistan'ın bir parçası olan Bangladeş'ti. Ganj Nehri'nde yıkanarak günahlarından kurtulduklarına inanan milyonlarca Hintli hastalığın yayılmasına sebep oluyordu. Hastalığın kaynağı Hindistan'dı ama hastalığı dünyaya yayanlar sömürgeci İngilizler'di. 1817'ye kadar mahalli salgınlara yol açan kolera 1830'dan sonra Avrupa'da büyük salgınlara sebep oldu. Rusya'da 1892-1894 yılları arasındaki salgında 800 binden fazla insan, Hindistan'da 1898-1907 yılları arasındaki salgında ise 370 binden fazla insan hayatını kaybetti. 1) 19. yüzyılda Bengal’de görülen hastalık çeşitli ticaret yollarının bu bölgeden geçmesi sayesinde yayılmış, 1817′de Japonya’da, 1826′da Moskova’da, 1831′de Berlin’de, Paris’te ve Londra’da salgınlar yapmıştır. Sonrasında Londra’dan göçmenlerle Kanada’ya ulaşan salgınlar birçok insanın ölümüne neden olmuştur. 1892′de Hamburg’da çıkan bir salgında 17.000 kişinin hastalandığını ve yarısının öldüğünü bilinmektedir.1830'larda ise Modern Avrupa'da kolera salgını yüzünden binlerce kişi öldü. 2)Haiti'de çıkan 2.591 kişinin ölümüne yol açan kolera salgını, insanlık tarihinin önemli salgın hastalıklarından birisini bir kez daha hatırlattı. İnsanlık yüzyıllarca kolera, çiçek, frengi ve veba gibi salgın hastalıklarla mücadele etti. Bunların çoğu insanlığın azmi karşısında yenildi ve ortadan kalktı. 19. yüzyılın sonlarında Osmanlı topraklarında da kolera salgınları yaşanmış ve bu konuda hem sağlık alanında hem de siyasi sahada büyük mücadele verilmişti. Gülden Sarıyıldız "Hicaz Karantina Teşkilatı" ve Mesut Ayar "Osmanlı Devleti'nde Kolera" isimli arşivlere dayanan önemli araştırmalarında kolera salgınlarını ve alınan önlemleri teferruatlı olarak anlatırlar. 3)Kolera İstanbul'da Osmanlı topraklarında kolera ilk defa 1822'de görüldü. İstanbul'daki ilk kolera salgını ise 1831'de meydana geldi. 1893-1894 yıllarında meydana gelen ve 246 gün süren salgında 1537 kişi hayatını kaybetti. 1895'te İstanbul daha hazırlıklıydı. Bu salgında 194 kişi hayatını kaybetti. İkinci Abdülhamid kolera konusunda titiz bir tutum sergilemiş ve yetkilileri ciddi önlemler almaya çağırmıştı. Padişahın verdiği emirler Sıhhiye Meclisi ve Hıfzısıhha-i Umumi Komisyonu'nun aldığı kararların başlangıç noktası oldu. Sultan, kolera konusunda diğer devletlerin aldığı kararları takip ederek, sağlık hizmetlilerini sık sık uyarmıştı. İkinci Abdülhamid salgınla o kadar yakından ilgiliydi ki hekimlerin tedavi yöntemlerinde bir sıra dışılık gördüğünde işin araştırılmasını istiyordu. Belediye daireleri bünyesinde merkezler, nöbet eczaneleri ve özel kolera hastaneleri oluşturuldu. Koleranın yayılmasındaki en büyük etkenin kirli su olduğunu bilen yetkililer, İstanbul'un içme suyu kaynaklarını ıslah etmek için büyük çaba gösterdiler. İstanbul'un değişik yerlerindeki fakir barakalar ortadan kaldırılmaya uğraşıldı. Bekâr odaları ve hanlardaki nüfus seyrekleştirildi. İşsiz güçsüz şehirde dolaşanlar İstanbul dışına çıkarıldı. Hastalığın yayılmasının önlenmesi için karantina uygulamasına büyük önem verildi. Hastalığın İstanbul'dan diğer bölgelere yayılmaması için Tuzla, Mimar Sinan ve Çatalca'da tefahhuzhaneler, yani karantina merkezleri kuruldu. Kolera salgını devlete finansal açıdan ciddi bir yük getirmesine rağmen Osmanlı yönetimi bütün imkânlarını kullanmaktan kaçınmadı.
·
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.