Dünyaya yüzünü dönmekle, dünyaya sırtını dönmek arasında, kışkırtıcı bir ayrım var.
*
Ölüm gibi, yaşam da tadılan bir şeydir.
*
Oysa mutluluğu tadarak, görerek, işiterek, dokunarak, koklayarak edindiğimizi anlayabilmenin de mutluluk olmadığını bilmek gerekiyor. Mutluluk anlama’dan değil algı’dan gelir.
*
Yaşanan, yaşanmış olan elbette bir daha yaşanamaz… Yeniden kurulur olsa olsa.
*
Her şeyin giderek azalmakta olduğunu duyumsamak mıdır yaşlanıyor olmak?
*
Niçin yok-olmaktan söz ediyorum? Elbet hazır olmak gerekir, diyorum, ama bunun nasıl bir hazırlık olabileceği konusunda hiçbir şey bilmiyorum.
*
Yaşamın sunabilecekleri azar azar tükendikçe, ölüm bir yaz bahçesinin kuytulukları kadar müphem ve vaatkâr görünüyor.
*
Âh, gençlik görselliktir, yaşlılıksa dokunsallık… Rüzgâr görmek’ten dokunmak’a dönüştükçe, tanımlar da anılar da kalıyor. Dokunarak yaşıyorum artık.
*
Âh, aşklar ikindi güneşiyle kamaşmış yüzlerde gizlidir.
*
Farkındayım, çünkü her şeyin farkında olmak, Allah’ın farkında olmaktır. (…) Var olan her şeyde O’nun varlığının farkında olmak.
*
Özlem, uzakta olanın yakında görülmesidir.