OKUMANIZ TAVSİYE EDİLİR...HERKESE MERHABALAR
Aslında birkaç satırla anlatılamayacak büyüklükte bir şairdir TARANCI, buna rağmen onun şiir dünyasını bir nebze olsun burda söze dökmeye çalışacağım. (ne kadar başarabilirsem.). Tarancı’nın günümüz gençlerinde “Otuz Beş Yaş” şiir hariç pek bilinmediği ve değerinin bilinmediği kanaatindeyim. Kahve ve çay edebiyatı yapanların daha çok ilgi gördüğü, büyük şairlerin gölgede kaldıkları dönemlerden geçiyoruz. Bu günlerde TARANCI gibi büyük şairlerin değerini daha iyi anlayabiliyor insan. Hele hele yalnızlığın ve ölümün kol gezdiği bu günlerde.
Cahit Sıtkı TARANCI’nın şiirlerini en son üniversite yıllarında okumuştum, aradan yıllar geçmiş ve tekrardan şiirlerini okuduğumda, ilk okuyuşlarım kadar etkilendim. Hatta farklı hissiyatlara büründüm desem yeridir. Zaten şiirler her yeni okuyuşta farklı bir duygu yaratmıyorsa o şiire başarılı diyebilir miyiz, tartışma konusu. Başarılı şairlerin şiirleri her okuyucuda ve her yeni okuyuşta farklı tatlar verir, farklı duygular uyandırır.
EVVELA Tarancın’nın şiirlerinde çok sık imge ve sembol kullandığını söylemeliyim. Bu da Fransız Şair P.Verlaine ile başlayan, Türk Edebiyatında ise ilk izlerini Ahmet Haşim de gördüğümüz Saf (ÖZ) şiir akımının bir yansıması olduğunu söyleyebiliriz. A. Haşim’den sonra Yahya Kemal BAYATLI, A. Hamdi TANPINAR, Cahit Sıtkı TARANCI, Ahmet Muhip DIRANAS ve Yedi Meşaleciler Saf (Öz) Şiir akımını devam ettirmişlerdir. Saf şiirin en genel özelliklerinden bazıları şiirlerinin kapalı bir anlatımı, şairane bir söyleyişi, imgeli bir dili olmasının yanı sıra şairlerin sanat sanat içindir ilkesine bağlı kalıp sembolizm akımından etkilenmeleridir. Nitekim Cahit Sıtkı TARANCI’nın şiirlerinin hemen hepsinde bu özellikleri görebiliriz. Özellikle Ahmet HAŞİM ile hem kişisel hem de sanatsal birçok benzerliklerinin olduğunu sonraki satırlarda dile getireceğim.
Cahit Sıtkı TARANCI’ya “ÖLÜM ŞAİRİ” diyorlar, nedeniyse şiirlerinde ölüm temasını çok sık işlemesidir:
Ne vefasız geçmişten hayır var,
Ne gelecekler imdada koşar,
Çoktandır tekneyi aldı sular;
Çoktandır ümitler sende ölüm.
Ama TARANCI’NIN ölüm temasına çok sık yer vermesinin sebebi yalnızlığı ve annesine olan özleminden, topluma yabancılaşması, insanlardan kaçmasındandır. Bu yüzdendir hep geceye, karanlıklara, hayallere sığınır, uzak diyarlara gitmek ister. Bu yüzdendir ki şiirlerinin birçoğunda yalnızlık temasına yönelir. YALNIZLIK şiirinden şu dizeler TARANCI’nın yalnızlığına şahittir:
Geniş, siyah gölgesi hayatımı kaplayan,
Tepemde kanat germiş bir kartaldır yalnızlık.
Kalp çarpıntılarıyla günleri hesaplayan
Bir benim, benim olan bir masaldır yalnızlık.
Bir yandan gerçek dünyadaki acı gerçekler, diğer yanda yalnızlığı. Bir “kadın”ın eksikliğini hisseder hep, bir dostun. Bu yüzdendir ki “kadın” temasına birçok şiirinde rastlarız:
SEN YOKSUN Kİ..
Gün çingeneler gibi göçebeydi ufukta,
Çimenler üzerinde yuvarlandığımız gün,
Akarsulardı gittikçe kararan boşlukta;
Sularda yüzünden yayılan tatlı bir hüzün.
Göğe sessizce yükselen ay on dördündeydi;
Gece akasya dalında asılı gölgeydi,
Bahtiyar başlarımız aynı penceredeydi!
Hala o penceredeyim, lâkin sular ölgün;
Sen yoksun ki, vefasız, sularda ay görünsün...
Bir diğer şiirinde uykusuzluğunun, yalnızlığının sebebini şu şekilde satırlara dökmüş:
Bu zalim uykusuzluk –yolumu kesen haydut
İçimde bir çığlıktır, dudaklarımda sükut.
Dilsiz karanlıklarda beliren uykusuzluk.
İçimden dışarıya akseden bir yangındır.
Bana yalnızlığımı sezdiren uykusuzluk,
Koynumda boşluğunu duyduğum bir kadındır
Geceye ve hayallere sığınır. Çünkü gerçekler ve gündüz acıdır onun için. Sevgili yalnızlığının ve karanlığının çaresidir. Bir şiirinde bir kadın ile ilgili hayali şu şekildedir:
Bir gece misafirim olsan yeter,
Dolar odama lavanta kokusu;
Soğur sevincimden sürahide su,
Ay pencerede durup durup güler.
Havva kızlarının en dilberini
Görsün diye aya karşı soyunsan!
Okşasam, öpsem, koklasam bir zaman,
Vücudunun ürperen her yerini.
Teneffüs eder gibi seviştikçe,
Doğacak çocuğum aklıma gelir;
Şiir söylerim saadete dair,
Odama misafir olduğun gece.
Geceye sığınır dedik. Nitekim şiirlerindeki melankolik hava, yalnızlık teması, gerçeklerden kaçış ve hayale sığınma, uzak diyarlara gitme isteği, şiirlerinde “kadın, ölüm” imgelerini kullanması yönüyle Ahmet Haşim’e benzer. Ahmet Haşim de küçük yaşta annesini kaybeder, şiirlerinin genelinde bu yüzden “kadın ve yalnızlık” temasını sık sık kullanır. Ahmet Haşim de yalnızdır, kendini çirkin sanar. Bu yüzden gündüzden geceye, gerçeklerden hayale sığınır, uzak diyarlara gitmek ister. Bu konuyla ilgili Tarancı’nın bu şiiri dikkat çekicidir:
Âlemde gündüz gönlüme işkencedir;
Bence bayram ufukta gün bitincedir.
Günün geçit vermez karlı dağlarını
Sanki sihirbaz bir el eritincedir.
Bütün gün beklediğim bahar ki gece,
Gökte yıldızların da ümidincedir.
Yollar, yollarda nihayet içime denk,
Sonsuzlaşarak başı boş gidincedir.
Ben ister güleyim, ister ağlayayım,
Sesimi yalnız kendim işitincedir.
Âlemde gündüz gönlüme işkencedir;
Bence bayram ufukta gün bitincedir.
Tarancın’nın şiirlerinin bir diğer özelliği ise şiirlerinde ayna imgesine çok fazla yer vermesidir. Aynalar ona kendi gerçekliğini göstermektedir, kendi yalnızlığını:
“ Aynalar, aynalar sevgili aynalar,
Yok beni anlayan, seven sizin kadar.
Öldükten sonra da, yine sizin kadar,
Kim beni düşünür, hayalimi saklar?
Aynalar, ne olur, siz yalnız aynalar.”
Ayrıca ölüm temasından kaynaklı Mezarlık şiirinde de mezarlığı ayna olarak görür:
“Ve şehrin şenliğine karşılık
Susar servileriyle mezarlık.
Susar ve hatırlar: – Bu kırık
Aynadaki hazin perişanlık
Tarancının şiirlerine karamsarlık ve melankoli hakimdir. Yalnızdır, kaçmak ister. Gece uyuyamaz, uykusuzluk hakimdir gecelerine:
Her gece mi bu uykusuzluk!
Hele saatin tıkırtısı!
Ya karasinek düşünceler!
Çıldıracağım bu gidişle;
Yatak değil sanki cehennem.
Deliksiz bir uykuysa vaadin,
Günün dolmuş veya dolmamış,
Gençliğime filan bakmadan,
Derhal gelebilirsin ölüm;
Kapı açıktır, lamba sönük.
Öyleki artık eşyalarla ve doğayla konuşur, onlara imrenir:
Gece oldu mu korkunç
Şekiller alan eşya:
İçime ürpermeler,
Korkular salan eşya,
Ben çileden çıkarken,
Seyrime dalan eşya,
Sabahadek gözleri,
Gözümde kalan eşya,
Bana söyleseydiniz,
-Tasam oldu sırrınız,-
Donmuş kımıldamayan,
Birer rüzgâr mısınız?
Bencileyin düşünür,
Daha ağlar mısınız?
Ben sizi var sanırım,
Sahiden var mısınız?
Bu şiirinde eşyalara imrenmektedir:
Ben miyim bu şimdi gülen bu ağlayan saz?
Nasıl da kendiliğinden değişiyor aynalar.
Bakarsın bülbüller mahzun, bakarsın güller açar,
Kulak ver ki havada her an başka bir ihtizaz.
Artık alışılmış hengâmesinde bu dünyanın,
Düşündükçe yarı ağlar yarı güler halimi,
Oynar gördükçe dalgalarda beşer hayalimi,
Bakar bakar imrenirim sükûnuna eşyanın.
Tarancı yalnızlığa, karamsarlığa ,sevgilinin yokluğuna artık dayanamaz , ölmek ister. Şu şiirinde şöyle HAYKIRIYOR:
Ben bu dünyaya yanlış gelmiş olacağım ben
Ben öyle her insandan, o kadar uzağım ben
Yine bu gözlerimdir okşanacak şey arar
Yoksa içimde başka bir dünya hasreti var
Uyanır gibi birden bir korkulu rüyadan
O içimden sevdiğim, benim olan dünyadan
Bir ses bana: 'Gel! ' dese, ben o sesi işitsem
Kimsecikler duymadan bir kapı açıp gitsem
Bu yüzdendir ki Tarancı artık aklı bir kenara bırakıp DELİLİĞİ ÖVER:
Şen deliler, tınmaz deliler!
Size imrediğim oluyor,
Olan biteni düşündükçe.
Öğrenmek, öğretmek isterdim,
Yağmur bakışlı insanlara,
Sırrını gülümsemenizin !
Ne güzel geçiyor gününüz,
Çektiklerimizden bihaber,
Hülyanız hakikatmış gibi.
Mademki öyle sanırsınız,
Doğrudur, sen Acem Şahısın,
Sen Cengiz Han, sen Timurlenk.
ÇOK DAHA FERAH OLMALIDIR,
CİNNET DEDİKLERİ O CENNET,
ŞU AKIL ZİNDANLARIMIZDAN!
sizleri sıkmamak adına ÖZETLERSEK, Tarancı’nın Edebiyatımızda Saf (Öz ) Şiir akımın temsizlcisi olduğunu, imgelere ve sembollere yer verdiğini belirttik. Ayrıca ölüm, yalnızlık, kadın , ayna, eşya gibi imgeleri sıklıkla kullandığını belirttik. Gerçeklerden kaçıp hayallere sığınışını, uzak diyarlar gitme arzusunu işledik. Ama bir şeye değinmedik: TARANCI içten içe derin bir yaşama arzusuna da sahiptir, yalnızlıktan ve ölümden kaçar, GÜZEL GÜNLERİN DE HAYALİNİ KURAR. Nitekim 110. Sayfadaki şu şiiri bu durumu örnekler nitelikte.
Kapımı çalıp durma ölüm,
Açmam;
Ben ölecek adam değilim.
Alıştım bir kere gökyüzüne;
Bunca yıllık yoldaşımdır bulutlar.
Sıkılırım,
Kuşlar cıvıldamasa dallarında,
Yemişlerine doymadığım ağaçların,
Yağmur mu yağıyor,
Güneş mi var,
Farketmeliyim
Baktığım pencereden.
Deniz görünmeli çıksam balkona.
Tamamlamalı manzarayı
Karlı dağlarla sürülmüş tarlalar.
Ekmekten olamam doğrusu,
Nimet bildiğim;
Sudan geçemem,
Tuzludur teneffüs ettiğim hava.
Ya nasıl dururum olduğum yerde,
Öyle upuzun yatmış,
….
Kapımı çalıp durma ölüm,
Açmam;
Ben ölecek adam değilim.
TARANCI’YI ANLATMAK ZORDUR, BİRKAÇ SAYFAYA SIĞMAZ. AMA EN AZINDAN OKURLARIN FAYDALANMALARI İÇİN KIYIDAN KÖŞEDEN ONUNLA İLGİLİ BİR KAÇ SATIR YAZMAYA ÇALIŞTIM.
HERKESE İYİ OKUMALAR DİLERİM, BİZLERE BU MECRAYI SUNDUKLARI İÇİN 1000KİTAP AİLESİNE TEŞŞEKKÜR EDERİM.
VAR OLUN....