Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

232 syf.
10/10 puan verdi
2014 Ağustos'taki o ilk okuma sonrası zihnimde yankılanan cümleyi hâlâ anımsarım ki kitabın varlığını hissettiğim yerlerde ve kitabı okutmak istediğim çevremde bu cümleyi kullanmadan duramam. Bu ikinci okumadan sonra da zihnimde yankılanan cümle yine aynı: "Hemen hepimiz biraz Teğmen Drogo'yuz ve hemen hepimizin içinde bir Bastiani Kalesi vardır." Zamanın korkunç yıkıcılığında; 'o beklenen ânın gelmeyişini, alışkanlıkların bizi büyüleyişini, bedenin-ruhun zaman karşısında dönüşümünü, o bir zamanlar varlığını iyi bildiğimiz şeylere yabancılaşmayı ve en sonunda kaçınılmaz kayboluşu' hepimiz duyumsamışızdır hayatımızda. Bu bakımdan Bastiani Kalesi'nde, Drogo'nun olduğu kadar bizim iç dünyamızın; pelerinde, Drogo'nun olduğu kadar bizim erişmek istediklerimizin; çölde, Drogo'nun olduğu kadar bizim alışkanlıklarımızın; sarnıcın çıkardığı tıp, tıp su sesinde, Drogo'nun olduğu kadar bizim değişim huzursuzluğumuzun imgeleştirildiğini düşünmemizde bir sakınca görmüyorum. Bir başka ifadeyle: Bekleyişin, alışkanlığın, yabancılaşmanın ve kayboluşun romanı olarak andığımız Tatar Çölü, aslında bütün ömrün/ömrümüzün bir portresidir. Bu Portre Ne Anlatıyor? Giovanni Drogo yirmi yaş civarında subay çıkmış ve Bastiani Kalesi'ne görevlendirilmiştir. Şehirden uzak ve kuzeyinde Tatarların yaşadığına inanılan çöle bakan boğazdaki bu kaleyi tek bir gece bile geçirmeden terk etmek ister Teğmen Drogo. Kaleye giderken ilk olarak yolda Yüzbaşı Ortiz’e aktardığı bu arzusunu kaledeki o ilk anda da Binbaşı Matti ile görüşür. Her ikisinin de yaklaşımı sıcaktır; tıpkı bizi kayboluşa sürükleyen, aldatan alışkanlıklarımız gibi. Binbaşı Matti; Teğmen Drogo'ya kaleden ayrılışın gerekçesi olarak en iyi şeyin hastalık olduğunu, yılda iki defa herkesin doktor muayenesinden geçtiğini, bir sonraki muayenenin dört ay sonra olduğunu belirtir ve böylece Teğmen Drogo'nun otuz yıl sürecek olan bekleyişini, alışkanlığını, yabancılaşmasını ve kayboluşunu dört ay diyerek başlatan romanı okumaya başlarız. Yukarıda dediğim gibi dikkat edin, "Sayfalar çevrilir, aylar ve yıllar geçer." ve bu serüvende Drogo'yu okudukça aslında kedinizi okuduğunuzu fark edeceksiniz. Tatar Çölü ve Beyaz Perde Tatar Çölü 1976 yılında sinemaya da taşınmış ancak henüz izlemedim. Bir kitabı sahnede ya da perdede görmek genelde tercihim değildir. Kitabı ikinci defa okuyup kendi düş dünyamdaki kurgusunun üzerinden bir daha geçmiş olduğumu düşününce sanırım artık ilk fırsatta filmi de izleyeceğim. Ayrıca kitabın çevirmeninin; evet, kitaptaki doku her zaman farklıdır ama film için kötü diyemeyeceğimiz gerçek, şeklinde bir söylemi var. Tatar Çölü ve Sahne Az önce de söylediğim gibi bir kitabı sahnede ya da perde de görmek tercihim değildir; ancak 2018 Aralık'ta genelde yapmadığım bir şeyi yaptım İstanbul’da. -Bunu size de tavsiye ederim!- Tiyatral Sanatlar Akademisi Vakfı (TİYSAV) tarafından sahneye koyulan Tatar Çölü'nü izledim. Uzatmıyorum sonuç: Vuruldum! Oyunda Teğmen Drogo'ya hayat veren Abdül Süsler beni o kadar etkiledi ki kitabı Teğmen Drogo adına ona imzalatmak istedim ancak kitap yanımda değildi. Tatar Çölü ve Melodiler TİYSAV'ın sahneye koyduğu Tatar Çölü'nün müzikleri Can Atilla tarafından hazırlandı. Kitabı ikinci defa okumaya karar verdiğim zaman, Tatar Çölü için şöyle bir sağa sola bakayım dedim ve ne göreyim? Oyunun müzikleri -on beş parça- Can Atilla tarafından 18 Nisan 2020'de YouTube kanalına yüklenmiş. Şu an bu yazıya da sözünü ettiğimiz melodiler eşlik ediyor. Aşağıya linkini bırakacağım, kulak vermenizi tavsiye ederim. Bu melodilere dair bir şey söylemem gerekirse: Ludwig Wittgenstein şöyle söyler: "Hayattaki önemli şeyler (sözcüklerle değil), müzikle ifade edilir." Parantez içine aldığım bölümü cümleden çıkarıp okuduğum zaman daha yakınım bu söze. Can Atilla'nın bu on beş parçalık çalışması Tatar Çölü'nün o önemli ruhunu çok iyi ifade ediyor. Parantez içine aldığım bölüm ise benim için şüpheli, bazen sözcüklerle de önemli şeyler ifade edilir. Ludwig 1951'de ölüyor, Tatar Çölü 1940'ta yazılıyor. Kim bilir belki de Ludwig, Tatar Çölü’nü okumamıştır ve bu yüzden böyle düşünüyordur. Çok mu iddialı? Önemi yok. Önemli olan şey, ölmeden önce Tatar Çölü'nü okumanız! :) Neyse, Bu ikinci okuma sırasında bu melodileri kitabı okurken ara ara fona koydum ve oyunun etkisini bir kez daha hissettiğimi fark ettim. Dayanamadım Abdül Süsler'e Instagram üzerinden mesaj attım. Kitabı Teğmen Drogo adına kendisine imzalatmak isteğimi açtım ve olumlu dönüş yaptı. Galiba salgın sonrası Teğmen Drogo adına imzalayacak. :) Son olarak: Sanırım Tatar Çölü'nü daha pek çok defalar okuyacak; Tatar Çölü'nden daha pek çok defalar büyüleneceğim. Tatar Çölü'nü bilenlerin aşina olduğu şu söylemle bitireyim: "İnsanlar ikiye ayrılır; Tatar Çölü'nü okuyanlar ve Tatar Çölü'nü okumayanlar!" Teğmen Drogo'ya selam! Herkese huzurlu okumalar. Can Atilla - Tatar Çölü Sahne Müzikleri Oynatma Listesi: youtube.com/playlist?list=P...
Tatar Çölü
Tatar ÇölüDino Buzzati · İletişim Yayınevi · 201813,1bin okunma
·
55 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.