Gönderi

Mekke civarında Suk-ı Ukaz denilen yerde her yıl Zilkade ayında büyük panayır kurulup, oraya her taraftan şairler ve edipler toplanırdı. Güzel şiirler ve seçkin hutbeler okunur, söz meydanında yarışlar olur, birinci gelenler herkesin takdirini kazanır ve şiiri Kabe duvarına asılırdı. Kabe duvarına böyle asılmış yedi kaside vardı ki onlara “Muallakat-ı Seb’a” denilirdi. Onların birincisi İmri’ül Kays’ın kasidesi idi ve en yukarı asılmıştı. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) peygamberliğine kadar öylece kalmıştı.
Sayfa 15
·
16 görüntüleme
Vildan okurunun profil resmi
“Hud suresi 44. Ayeti Kerime nazil olunca mealen “ bir de denildi: Ey arz! Yut suyunu ve ey semâ! Açıl! Su çekildi iş bitirildi ve gemi, cûdi üzerine oturdu, o zalim kavme def olun denilmişti.” O vakit İmriül Kays’ın kız kardeşi sağdı. O ayeti kerimeyi işitince “ artık kimsenin bir diyeceği kalmadı. Kardeşimin şiiri de iftihar meydanında duramaz.” diyerek vardı, İmriül Kays’ın kasidesini Kabe duvarından indirdi. Onun alt tarafındaki muallakata hiçbir diyecek kalmadığından onlar da birer birer indirildi. Artık iftihar ve belagat meydanında yalnız Kuranı Kerim anılır oldu ve Kuran’ın belâgatının tesirleriyle bütün fasih ve beliğ kimseler mağlub oldular. “ s.73
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.