Gönderi

İbretlik..
Meşrutiyet'in ilk seneleri, bir cuma, adam boyu kar yağdı. O gün Akif'in haz etmediği şeyler işlemedi: Araba, tramvay şimendifer ve vapur... Çapa'daki bizim eve o gün sütçü, emekçi gibi adamlar bile gelmediler. Öğle yemeğinden sonrake hâlâ beklerken nihayet kapı çalındı; fakat... Akif Bey gelmişti! Bıyığının yarısı donmuştu. Şaşırdım, nasıl geldiğini merak ettim: "Beylerbeyi'nden nasılsa Beşiktaş'a bir vapur işlemişti." "Bu kadar mı?" dedim. Tabii ki bu kadardı ve tabii ki Beşiktaş'tan Çapa'ya işleyen bir şey yoktu; ancak bunu sormaya da lüzum yoktu, çünkü Beşiktaş'tan Çapa'ya bu havada insanlar yürüyerek de gelirdi. Bu karda, tipide, yaya yürünülen mesafeye ben şaştıkça Akif de benim hayretime şaşıyordu. "Gelmemem için kar, tipi kâfi değil, vefat etmem lazımdı. Çünkü geleceğim diye söz vermiştim." İnsanların birbirlerine verdikleri sözün bu kadar korkunç bir şey olması, o gün beni ürküttü. "Akif" dedim, "sen eğer verilen sözün manasını bu türlü anlıyorsan, bana izin ver de ben bu türlü anlamayayım. Benim verdigim sözün şiddetli bir lodosa bile tahammülü yoktur!" "Ben böyleyim" dedi. "Ben de böyleyim" dedim. Bu vak'adan sonra ona söz vermekten korktum.
Sayfa 209 - Oğlak Yay., 2014
··
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.