Başka ülkelerin egemenliği altında olan (İsveç-Rusya), kendi dili neredeyse hiç konuşulmayan, çorak arazi ve bataklık ovalardan oluşan, toprağın verimsiz olduğu, doğal kaynak fakiri bu küçük ülkenin, küllerinden doğup, ekonomik ve kültürel açıdan gelişmiş, özgür, refah bir ülkeye dönüşme serüveni… Öyle ki,
Grigory Petrov tarihi kitap özelliğinin yanında hayali karakterler de katarak eseri bir kurguya dönüştürmüş aslında. Yani, hikaye gerçeğin yansıması, kişiler de gerçek şahsiyetlerin özelliklerini yansıtan figürler…
Kitabı okumadan önce
Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Finlandiya söz konusu olunca karlar ülkesi gibi bir anlamı, sembolik bir ifadeyle çağrıştırıyor diye düşündüm. Biraz araştırınca Zambak çiçeğinin, Hristiyanlık dünyasında önemli bir yeri olduğunu okudum. ‘Asalet’, ‘ümit’, ‘masumiyet’ gibi birçok erdemin sembolü olarak görülüyor.
Petrov ’un kitapta en çok vurguladığı nokta, ne olursa olsun, ülkede yaşam koşullarının iyileştirilmesinin halkın elinde olduğu ve kas gücü ya da beyin gücüyle yaşayan her bir bireyin bu yolda sorumluluk alması gerektiğidir. Bununla birlikte, ulusun genel durumunun ve devleti yöneten kişilerin her zaman halkın ruhunun bir yansıması olduğunu söyler. “Halk nasılsa, onu yönetenler de öyledir. Bu yüzden her halkın hak ettiği iktidarlara ve yöneticilere sahip olduğu” düşüncesini vurgular.