Sonraları, Almanya’ya işçi olarak giden
vatandaşlar, izin için geldikleri zaman çok daha
kaliteli Kürtçe kasetler getirmeye başladılar.
Kanunen yasaktı ama hemen hemen her evde bir
şekilde siyasî içeriği olmayan ve daha çok
folklorik özellik taşıyan bu kasetler dinlenmeye
başlanmıştı.
1970’li yıllarda Kürtçe kaset dinleme ve
bulundurma yasağı, neredeyse fiili olarak
işlemez hale gelmişti. Çünkü herkes bir şekilde
dinliyor, dükkânlarda Kürtçe nağmeler
yükseliyor ve düğünlerde hep beraber Kürtçe
söylenen türküler eşliğinde halaylar çekiliyordu.
1974 yılının ortalarında Kıbrıs harekâtının
yapıldığı günlerde, ilçemiz ilk olarak televizyon
yayınları ile tanıştı. Evlere henüz televizyon
alınmamıştı, ancak bazı çay ocakları müşteri
çekmek amacıyla televizyon almaya
başlamışlardı. O günlerde Bağdat televizyonunun yayınları Türk
televizyonlarından çok daha net bir şekilde
seyrediliyordu.
Zaman zaman Mehmet Arif Cizrawî Bağdat
televizyonunda görünür, bölgemizin zengin
folklorunu yansıtan eserlerini seslendirirdi. İşte o
zaman çay ocağı sahiplerinin işleri birkaç kat
artardı. Çünkü bütün çevre esnafı ve yoldan
geçen bütün insanlar mutlaka oturur ve
hemşerilerini televizyondan seyretmenin hazzını
yaşarlardı. Oturacak yer bulamayan insanlar
ayakta durarak bu hasretlerini dindirmeye
çalışırlardı. Hatta bölgesel bir adet olarak pek
dışarı çıkmayan hanımlar bile, bu anları
kaçırmaz, çarşaflarını giyerek bir köşeden
sessizce bu yayınları seyrederlerdi. Bir de Kıbrıs
Barış Harekâtı ile ilgili haber ve görüntüler
yayınlandığı zaman, çay ocaklarının önü çok
kalabalık olurdu.