Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Lord Henry
"Evet," diye devam etti Lord Henry, "yaşamın en büyük sırlarından biri budur. Günümüzde insanlar benliklerini sinsice kuşatan sağduyudan ölüyor; aslında asla pişman olunmaması gereken tek şeyin hataları olduğunu anladıklarında ysa iş işten geçmiş oluyor." Masada kahkaha koptu. Lord Henry bu fikirle oynuyor, onu zekice eğip büküyor, havalara atıyor, dönüştürüyor, elinden kaçmasına izin verip sonra yeniden yakalıyor, hayalgücüyle allayıp pulluyor ve ona çelişkiden kanatlar takıyordu. Aptallığa methiyeler düzmeye devam etti. Sonra felsefeye daldı; Felsefe, genç bir kadına dönüşmüştü, kendini keyfin çılgın müziğine kaptırmış, üzerindeki şarap lekeli elbisesi ve başındaki fildişi taçla, yaşamın kıyılarında, ayyaş bir Bakkhos rahibesi gibi zevkle dans ediyor, hantal ve suratsız Silenos'la ayık olduğu için alay ediyordu. Gerçeklik, adeta ürkek bir orman hayvanı gibi genç kadından kaçıyordu. Beyaz ayaklan bilge Ömer’in dev teknesindeki üzümleri ezdikçe mor kabarcıklı üzüm suları yükseliyor, kızıl bir köpük seli siyah ve kaygan teknenin kenarlarından taşıyordu. Harika bir doğaçlamaydı bu. Lord Henry, Dorian Gray'in gözlerini hiç ayırmadan ona baktığını hissediyor, dinleyenler arasında etkilemeyi arzu ettiği birinin olduğunu bilmek zekasını daha da keskinleştiriyor, hayalgücüne daha da renk katıyordu. Konuşması son derece zekice; süslü ve fütursuzdu. Dinleyenler kendilerinden geçmiş, çaldığı kavalın peşine takılmış güle oynaya Lord Henry'yi takip ediyordu. Dorian Gray büyülenmişçesine bakışlarını bir an olsun ondan ayırmıyor, dudaklarındaki gülücükler birbirini kovalıyor ve rengi giderek koyulaşan gözlerindeki hayret anbean derinleşiyordu.
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.