Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Döndüğümde bir kahraman gibi karşılandım. Davetler, saygı ile karşılanmalar, güzel yemekler. Bu birkaç ay sürdü. Savaştan bir yıl sonra bir hiçtim, hem de kocaman bir hiç! Hayatım boyunca bu kadar aşağılandığımı hatırlamıyorum, resmen aptal yerine konmuştum. Beni savaşa gönderen devletim, bana sahip çıkmadığı gibi bütün kapılarını kapattı. Kahramanlığım çabuk unutuldu. İçimde iyi ve güzel olan ne varsa talan ettiler, kalbimi öldürdüler; beni insan kılan ne varsa yok ettiler. Peki neyin uğruna? Barış mı, yalan! Haritalarda bile yerini bilmediğim, vatanımdan binlerce kilometre ötede bir ülkeye gönderdiler. Daha önce hiç tanımadığım ve görmediğim insanları bana öldürttüler, barış için! Anadolu benim yurdum, büyükbabam bu topraklarda yatıyor. Türkiye’mi seviyorum yine de. Her şehrini, her sokağını, sabahın alacasında duman çökmüş dağlarını ve her bir ağacı göğün ucundan tutmuş ormanlarını. Nereye gidersem gideyim sonunda döneceğim ve kendimi ait hissettiğim vatanımı. Benim sevmediğim ve karşı olduğum savaşı başlatan idareciler, riyakâr yöneticiler. Çoğu kez birbirine diş geçiremeyen iki farklı ülke liderinin anlaşmazlığı değil midir savaş? Yoksa kim tanımadığı bir insanı öldürmek ister ki? Toprak için mi, sanmıyorum. Hem hangi savaş savaşı bitirebilmiş ki. Hal böyle olunca, barış doğmamış bir çocuk olmaktan öteye geçemiyor. Bana sorarsan, değerli olan her şeye rağmen yaşamaktır. Ben Kore’deyken babam ölmüştü. Sevgimi bekleyen bir Senem yoktu. Güvercinlerim uçup gitmişlerdi. Yalnızca hasta ve yaşlı bir annem vardı. Onu da kısa bir süre sonra kaybettim. Artık katil bir yüreğe sahiptim. Ellerim kirliydi, parmaklarıma sinmiş barut kokusu hiç eksilmedi. Göğsüme takılmış bir düzine madalya da yoktu. O teneke parçalarını senin hırsını görmek için uydurdum. Hikâyenin gerçek tarafı şu, çekik gözlü çocuğa rastladığımız köyde teftiş yaptığımız sırada bir evde bulduğumuz bir miktar ziynet eşyasıydı. Başlangıçta savaş ganimeti diyerek sahiplendik, karargâha varınca da bölüşecektik. Daha sonra fikrimizi değiştirdik, onları gerçek sahibine, köyündeki katliamdan kurtulan tek insan olan o çocuğa verdik. İşte sana bir kahramanın itirafı. Şimdi beni anlıyor musun Antikacı Fenası? Beyliğin, zenginliğin açıkçası umurumda değil. Bu dünyada sahip olduğum tek iyi şey, yaşadığım sürece peşimi bırakmayan o çocuğun çekik gözleri. Onları da almaya ne senin, ne de başkasının gücü yeter. En iyisi sen şu halının parasını ver, yoluma gideyim. Eşeğim Garip aç, handa dört gözle beni bekler.” “Bir Hayata Dokunursan” kitabından (s.30-32). Bir Hayata Dokunursan, Roman, Son Kitap, Nisan 2015, İstanbul blog.radikal.com.tr/Blog/umuda-daha...
Bir Hayata Dokunursan, Roman, Son Kitap, Nisan 2015, İstanbulKitabı okudu
·
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.