Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

16. ve 17. yüzyıllarda, Batı dünyasındaki cadı avı çılgınlığı sırasında kadın düşmanlığı doruk noktasına vardı. Bu yüzyıllar, aynı zamanda, Bilimsel Devrim'in gerçekleştiği yıllardı. Batıl inanca ve cehalete karşı savaş açan "yeni felsefe", cadı avı dehşetinin sona ermesinde rol oynadı. 17. yüzyılın bilimsel devriminin, insanlığın gelişmesinin can alıcı dönüm noktalarından biri olduğu açıktır. Batı Avrupa'nın doğacı filozofları, bu dönemde, "deneysel felsefe"nin en sonunda cehaleti, boş inancı ve mitleri yok edip hakikate ulaşacağını ve doğanın gizlerini çözüp, onu denetim altına alacağını düşünüyorlardı. Bu filozoflar, "boş inanç"a karşı savaşlarında Aristotelesçi kozmolojiyi yıkmakla kalmadılar, aynı zamanda, Aristoteles'in kendisini en ağır eleştirilere tabi tuttular. Ancak, onun, kadınların zihinsel eksikliğine ilişkin görüşlerine pek dokunmadıkları gibi, bu savı "modern" görüşlerle desteklediler. Bu dönemde de Zihin/Akıl erkeklere özgü nitelikler olarak görülür ve doğanın fethedilmesinin yanı sıra bedenin de zaptedilmesi hedeflenir. Doğacı filozoflar, Aristoteles'in cinsiyetçiliğine, doğaya egemen olup boyun eğdirme sevdasını eklerler; ancak, bu "sevda"nın ifadesinde kullandıkları dil, "kurban"ın uğrayacağı ve günümüzde acımasız sonuçları iyice ortaya çıkan felaketleri haber verecek bir "erkeklik" gösterisidir: "Teslim aldım doğayı; yarıp geçtim her yerini: Kırdım kimsenin dokunamadığı mühürlerini; Rahmini, göğüslerini ve başını, Yani tüm gizlerinin saklı olduğu yerlerini, Parçalayıp açtım." (Henry Vaughan, "Vanity of Spirit")
Sayfa 144 - Metis Yayınları 4. BasımKitabı okudu
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.