Uzun süredir okumayı planladığım ama bir türlü kısmet olamayan, övgü dolu M. Kundera kitabı nihayet korona günlerinde okumak nasip oldu.
Konusu felsefe olan, anladığım kadarıyla varoluşculuk, dualizm felsefesini konu edinen bir kitap. Beden ve ruhun farklı doğaları, özgürlük, ait olma, cocukluk yıllarının yetişkinlik dönemine etkisi... Ana tema verilmeye çalışılirken tum bunlar bir sevişgenlik üzerinden işlenmiş. Kadında ait olma duygusu tek eşlilik erkekte özgur olma duygusu cok eşlilik her önüne cıkanla sevişme, toplamda kaç kadınla sevıştiğinin hesabıni tutma, ruh istemiyor ama bedende isteme belirtisi yine bir sevişme, varolmanın dayanilmaz hafifliği mi ağırlığı mı sevişme... Kitabın bir felsefeyi anlatmak icin cinselliği aşırı kullanmış olması hiç hoşuma gitmedi. Bir şeyi anlatırken bu kadar sevişken olmaya gerek yoktu. Sonlara doğru sevişkenlik biraz daha değişti. Sevimsiz bir başka hal aldı. Yani sevişmeyi karakterlerden biri sanat sanat içindir digeri sanat toplum içindir anlayışı ile sanki gerçekleştiriyordu. Felsefik ederini verememiş olabilirim. Ben kitabı sevmedim. Aynı konuyu cok daha iyi işleyen kitaplar var. Kitap kendi hafifliği altinda ağırlaşmış.