Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

102 syf.
9/10 puan verdi
İskandinav Feneri: Henrik Ibsen veyahut "Feminizm''in buzlu ayak sesleri.
Henrik Ibsen "bir önceki oyununun seyredilmeden, bir sonraki oyununun anlaşılmayacağını" söyleyen bir yazardır. O yüzden kronolojik çizgide okumalar yapmak onun eserleri için önemlidir. Toplumsal çizgisinin ağır bastığı "Nora" kitabı ve sonrası için bu durum özellikle geçerlidir. İlk okuduğum kitabı olan Nora için incelemem burada. #71508685 Hortlaklar, Nora kitabından sonra yazılan bir kitaptır. Nora'nın toplumsal yankısı onkadar fazla olmuştur ki onlara cevaben Hortlaklar kitabını kaleme almıştır Ibsen. O yüzden oyunun adı da politiktir. Hortlaklar her ne kadar oyunda baş karakterlerden biri olan Bayan Alving'in kocasının anıları üzerinden yansıtılsa da aslında Ibsen için Hortlaklar: toplumdaki tüm gerici organizmalardır. Bir oyunun, özellikle çığır açan, öncü olan böyle bir oyunun arka planındaki gelişmeler çok önemlidir. Henrik İbsen'in toplumsal cinsiyet eşitsizliğini konu edinmesine yardımcı olan bir sürü düşünür olsa da en önemlisi var olan ataerkil dünya düzenine karşı ilk isyanı başlatanlardan olan ve İbsen'in Nora'sından yaklaşık olarak yüz yıl önce Kadın Haklarının Gerekçelendirmesi eserini yazan
Mary Wollstonecraft
Mary Wollstonecraft
henüz kitabının ilk sayfasında ona suçlamalarda bulunan bir rahibe şöyle cevap verecektir: "Size insanlığın güçlü sesiyle sesleniyorum, çünkü saygıdeğer bayım, savlarım çıkar gözetmeyen bir zihnin ürünüdür - kendi cinsinin haklarını savunuyorum - kendi çıkarlarımın peşinde koşuyor değilim. Bağımsızlığı her zaman yaşamın en güzel armağanlarından biri olarak, her erdemin temeli olarak gördüm - çorak topraklarda yaşamak zorunda olsaydım dahi, en temel haklarımı güvence altına alarak bağımsız yaşamak isterdim." İngiltere ve İskandinav coğrafyasında bu eserin yankısı derin olmuştur. Hatta Mary Norveç, İsveç ve Danimarka'da yaşarken edindiği izlenimleri İskandinavya Mektupları olarak kitaplaştıracak ve 1790 da en çok satan eserler arasında yer alacaktır bu eseri. Yalnız araya tam tamına bir asır geçecek ve ondan sonra Henrik Ibsen Nora ve Hortlaklar eseri ile bayrağı teslim alacaktır. Bu yüzyıl içinde Mary Wollstonecraft'ı takip edebilen kadının çıkamaması Avrupa'nın katı eril düzeninden kaynaklıdır. Yoksa kitabı en çok okunanlar arasına girecek uygulanan sansür ve baskı hamleleri kadınları daha da baskı altına alacaktır. Mary Wollstonecraft'a vedayı 228 yıl önce yazdığı bu sözlerle yapalım. "Toplum içinde cinsiyetlere özgü davranışlar gibi bir ayrım güdülmediğini görmeyi istiyorum gerçekten.." Henrik İbsen'in topluma savaş açtığı zamanlarda Osmanlı İmparatorluğu vardı. Henüz Tazminat ve Islahat fermanları yeni yeni etkilerini gösteriyor ve Şinasi Namık Kemal gibi aydınlanma hareketimizin ilk öncüleri edebiyat sahnesine çıkıyor. Biz Şair Evlenmesi eseri ile daha görücü usulü evlilikleri eleştirirken. Henrik Ibsen çok soğuk bir coğrafyada evlilik kurumunu din ve siyaseti arenasına verdiği mücadele ile eserlerinde zirveyi yaşıyordu. Henrik İbsen'den 100 yıl sonra (1970'ler) ,Toplumcu çizgide yer alan bazı tiyatrocularımızın eserlerinde kadın hareketine desteğin sadece izlerini görüyoruz ve bu bir avuç insanı da siz tanımıyorsunuz çünkü onlar bulup okumak bu ülkede özel bir ilgi gerektirir. Mesela Oktay Arayıcı Rumuz Goncagül'de şöyle seslenecek kadınlara: "Neden şimdiden peşin peşin ev kadınlığını seçiyorsunuz? Kocasının eline bakan biri olarak yaşamaktansa, en azından çalışıp hayatınızı kazanmanız, daha doğru değil mi? İnsan, kendi alın terinin hakkına dayanarak yaşarsa, daha güçlü olmaz mı?" Sonra çok etkili bir oyun olan Asiye Nasıl Kurtulur'da Vasıf Öngören şöyle diyecektir" "Yapmadığım iş kalmadı... Ama kadın kısmı yalnız kalmaya görsün, herkes altına çekmeğe çalışır onu. Demek ki namuslu yoldan yaşamanın tek yolu ölmek oluyor. Neye yarar temizlemek bedeni Kim getirir artık benden gideni Güpegündüz kurşun ile Bu nafile düzen ile Töre, ahlak, kanun ile Seçtirdiler sonumuzu" Sonra Yılmaz Onay çok kaliteli bir oyunu olan Arafta Kalanlar'da ilk insan çiftine kadar gidip erkek şiddetine göndermeler yapacaktır. "ADEM Dur! (son gücünü toplayıp dikilir, Havva'ya yapışır) Dışarı çıkıp şeytanlarla cennette fing atacaksın öyle mi? Öldürürüm seni? Dünyanın namusu meselesidir ki bu, hiç dinlemem öldürürüm!" Son olarak Güngör Dilmen'e yer vermek istiyorum. Kendisi kadın mağduriyetine en çok yer veren tiyatro yazarıdır. Kurban kitabında Eski Yunan Tragedyası olan "Medea"dan yola çıkarak kuma konusunu merkeze alırken baş karakter Zehra ile birlikte Anadolu Kadınının bin yıldır devam eden sessiz çığlığını duymanızı sağlayacaktır. Ondan sonra Ben Anadolu eseri ile Anadolu'da binlerce yıllık geçmişten günümüze kadar olan süreci harmanlayıp 92 kadının ağzından gerçekleri orataya çıkaracaktır lakin unuttuğu tek şey bizim onlardan hiç haberimiz olmayacaktı üç beş kişinin bildiği bu öncü hareketler o yüzden toplumda yankı uyandırnayacak ve o yüzden şuan kadın olarak yaşam kalitesinin en yüksek olduğu ülke İbsen'in Norveç'i olacak bizimse halimiz içler acısı. Bir konuya daha değinmek istiyorum sonrasında oyun üzerine biraz konuşacağım. 1923 yılında Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti ilan etti öncesinde 600 yıllık bir imparatorluğun toplumsal yapısı yer alıyordu Anadolu topraklarında asırlar boyu süren gelişim sürecinin olgunluğu sonrası Avrupa ülkelerinde kadın hakları siyasi temele oturdu. Atatürk dünyada yüzyıllara sığan kadın haklarının kazanılma hareketlerini Cumhuriyet sonrası hayatta kaldığı 15 yıl içinde gerçekleştiren bir liderdir. Kadın tarihinden bihaber hâlâ toplumsal düzenin oyuncağı halinde kurulup bozulan kadınların uyanışının önündeki engeller başında eğitimsizlik gelmektedir. Atatürk'e karşı sistematik olarak yürütülen değersizleştirme politikasının öncüleri dini alanda kadını hipnotize edip gerçeklikten çok uzakta kalmasını sağlayan kesimlerdir. Bu etki alanından sıyrılan her kadının hem bu ülke hem de genel anlamda kadın olmanın bilincine varacağını düşünüyorum. Mary Wollstonecraft faslına son vermiştim lakin bu son bölüm için mükemmel bir alıntısı var onu da paylaşmak istiyorum. "Kadın eğitim yoluyla erkeğin kafa arkadaşı olabilecek şekilde yetiştirilmezse, bilgi ve erdemin yayılması önünde engel oluşturacaktır, çünkü hakikat herkes için ulaşılabilir olmalıdır.." Henrik Ibsen Hortlaklar kitabında 19.yüzyıl burjuva aile yapısındaki aksaklıklar üzerinden toplum ve bireyi ilişkisini irdelemektedir. Nora'da başlattığı kadın uyanış sürecini bu sefer toplumsal yapıların eleştirisi boyutuyla destekleyip bize sunacaktır. Bu oyunda kocası on yıl önce ölen bir kadın olan Bayan Alving, onun vekili Rahip Manders oğlu ve onun yanında kalan yardımcısı Regina ve Regina'nın babası yer alıyor. Bayan Alving tıpkı Nora gibi kadın olarak devrimini çok geç tamamlayan biridir. Evlilik hayatı boyunca kocasının yaptıklarına göz yuman kocasının var olan hastalığına rağmen ses etmeyen biri olarak geçmişini sunuyor bize bu durum ise içindeki toplum korkusu ve cesaretsizlik duygusu yüzünden kaynaklanmaktadır. Oğlu genç, başarılı bir ressamdır uzun zamandır yurt dışında eğitim almakta orada gördüğü yeni hayat tarzları ile kişiliğini geliştirmiş biridir. Ve kış aylarını annesinin yanında geçirmek için geri dönmüştür. Papaz kilisenin temsilcisi. Özet için bu kadarı yeterlidir. Regina'ya gelirsek gayrı meşru çocuk annesi erken yaşta ölmüş ve bu skandalı üstlenen üvey babası ile sevgiden mahrum bir hayat süren bir kişidir. Bayan Alving kocasından kalan parayı bir yetimhane oluşturmak için harcar bu nokta önemlidir. Çünkü eserin yazılışından yaklaşık 10 yıl önce İngiltere'de kadının evlendikten sonra kendilerine ait mallarını korumalarına yönelik bir kanun çıkmıştır. İbsen'de buna değinmektedir. Bayan Alving kocasından kalan tüm parayı bir nevi reddi miras yapıp sonradan yanıp kül olacak bir yetimhane yapımına harcayacaktır. Bu şekilde kadının erkeğe olan ekonomik bağımlılığını yok etme seviyesine getirecek bir hamle yapmış olacaktır Henrik Ibsen.. Eserde birçok yönden toplumsal eleştiri yer alıyor ben birkaçına değinmek istiyorum. Bayan Alving oğlu Oswald ve Rahip Manders'in ilk karşılaşması Oswald'ın yurt dışı izlenimlerini aktardığı ana denk gelecek ve Oswald evli olmayıp aynı evde yaşayan çiftlerden söz edince Rahip hemen saldırganlaşacak ve ve otoriteyi temsile koyulacaktır. Oswald ise klasik kalıpların dışında aydın görüntü veren bir erkektir. Rahibe evli olup namuslu görünen erkeklerin aslında her türlü ahlâksızlığı bildiğini ve rahibin ahlak dışı olmakla suçladığı kesimlerin hayatlarında ne duyduğu ne gördüğü yerlere gidenlerin de bu erkekler olduğunu söyler Oswald. Bayan Alving'in kocası da evli namuslu görünen bir tiptir lakin hizmetçisiyle birlikte olup gayrı meşru diye bahsettiğimiz kızın da babası olacaktır. Burada August Bebel'in Kadın ve Sosyalizm eserinde burjuvaya getirdiği bir tespiti aktarmak istiyorum. Şöyle der: "Burjuva dünyasının cinsel yaşamının bir yanını evlilik, diğer yanını fuhuş oluşturur. Evlilik madalyonun düz tarafı, fuhuş ise ters tarafıdır." Her türlü ahlâksızlığı görüp sessiz kalan, toplum önünde aziz rolüne bürünen kilise temsilcisi üzerine yüklenen bir Bayan Alving çıkar karşımıza ve bunu çok cesur bir hamle ile yapar Regina gizli tutulan gayrı meşru çocuktur Oswald kardeşine tutulmuş ondan hoşlanmaktadır. Bayan Alving bu durumdan rahatsızlık duyduğunu ve rahibe oğluna ya Regina yı al ya da bırak gibi keskin bir karar verdirecek öneri sunmayı düşündüğünü söyleyince rahip çıldırır ve şöyle der: "Aman Yarabbi! Oswald'la Regina'nın evlenmesi ha! Böylesine bir rezalet hiç işitilmiş şey mi? Der demez Bayan Alving hem rahibin hem kendisinin bildiği ensest ilişkilerin varlığı üzerinden rahibe yüklenir. Her zaman, her yerde böyle olmamış mı? Ensest ilişkileri dini otorite bir şekilde öğrenir ve bir şekilde üstünü örter oyunda bunun eleştirisinin rahip üzerinden olması da önemlidir. Rahip eserde Regina'ya alıcı gözle bakar serpilip evlenme çağına geldiğine dair söylemlerde bulunur bir nevi ona göz koymuş olmasına rağmen her şeyden habersiz, hiçbir cinsel duyguyu bilmeyen tanımayan aziz rolüne bürünür. Bu durum aklınıza toplulukları önünde din alimi nutukları atan tarikat liderlerini getirmelidir. Kendi topluluklarında her türlü kadın istismarı olmasına rağmen, ensest ilişkiler olmasına rağmen mikrofon ellerine geçince İslam'ın en büyük temsilcileri kesilirler. Ve bu paragrafın sonunu da August Bebel'in bir yorumu ile yapmak istiyorum. "Ahlaklılığı, dinselliği, uygarlığı ve kültürüyle övünen toplumumuz, ahlâksızlığın ve kokuşmuşluğun, bedenini sinsi bir zehir gibi kemirmesine göz yummak zorundadır." Hortlaklar kısmına da biraz değinmek gerekirse, Bayan Alving doğup, yetiştiği ataerkil toplumun kişiliği üzerindeki etkilerini hâlâ atamayan bir kadındır. Kocasıyla olan mutsuz evliliğe katlanmak zorunda kalışının etkilerini de atlatmış bir kadın değildir. Ve tüm bunlar içinde daima diri kalan bir korku yaratmaktadır. Her ne kadar kurtulduğunu düşünse de mevcut düzenin hayatta olan veya olmayan temsilcileri hâlâ arkasında hemen ensesinde varlıkları ile onu ürkütmektedir. Ne zaman bu Hortlaklar'ı hayatında hissetmemeyi başarırsa bir kadın o zaman kurtulmuş olacaktır. Daha da uzayabilir bu yazı lakin bu kadar yeterli diye düşünüyorum. Sizleri Bayan Alving ve Hortlaklar kısmı ile başbaşa bırakıyorum. "Hortlaklar. Odadan Regina ile Oswald'ın sesini duyunca hemen önümde bir çift hortlak görmüş gibi oldum. Yavaş yavaş hepimizin birer hortlak olduğunu düşünüyorum. Bay Manders. Anne babalarımızın ruhları bizim içimizde yaşamakla kalmıyor, bunun yanı sıra öldü sandığımız her türlü inanç ve düşünce de yeniden ortaya çıkıyor. Bunlar içimizde uykuya yatmış gibi; varlıklarından haberdar bile değiliz; ama yine de onlardan kurtulamıyoruz. Ne vakit bir gazete alıp okusam satır aralarından kayıp giden Hortlaklar görüyorum sanki. Hortlaklar bütün dünyayı sarmış... her yerde... kum gibi kaynıyorlar. Bizse aydınlıktan öylesine korkuyoruz ki, hepimiz." Bizse aydınlıktan öylesine korkuyoruz ki, hepimiz..
Hortlaklar
HortlaklarHenrik Ibsen · İmge Kitabevi Yayınları · 2001154 okunma
··
363 görüntüleme
Neşe okurunun profil resmi
Güçlü hissetmek için gücünün yettiğini ezmek de var hayatta, bu insanlık ayıbına direnmek, direnme şansı olmayana destek vermek de var. Süs bebeği olarak himaye altına girmek de var, kendi gücünün farkına varıp hayata bu güçle katılmak da. Asıl mesele hangi tarafı seçeceğimizde. Yine bir “kitapçık” yazmışsın Adem:) Eline, yüreğine sağlık. (Kurban’ı da senin sayende okumuştum. Çok da sevmiştim.) Takipteyim.👏👏😉
Adem okurunun profil resmi
Yorumunuz için çok teşekkür ederim hocam. :) Beğenmenize sevindim
Psyche okurunun profil resmi
"Anne güneşi ver bana"... Böyle mi bitmeliydi? Oyunda Hortlaklar, hayaletler kadar sessiz çığlıkların da olduğunu düşünüyorum, gençlerin çığlığı; Regina ve Oswald'ın... Hayaletin olduğu yerde çığlığın olması gerekirdi zaten... İlk çığlıklar, ilklerin ismi Ibsen'den. Oyun dönem olarak çok kıymetli ancak sonu itibariyle biraz umutsuzluğa sevk etti beni.. Ama rasyonellik bunu gerektirirdi belki de... Söyleyecek çok söz var ancak incelemen söylemek istediklerime çok yakın. Ve bu incelemede çok emek var, birikim var, hakkını vermek lazım, emeğine sağlık. Okunması gereken bir çok esere daha yönlendiriyor ben de eksik olduklarımı kendi listeme ekledim. " Kadın, Kadın Hakları" konusunda yapılması gereken önemli ve ciddi okumalar varken tiyatro ben buradayım diye bağırıyor. Çünkü o kana çok hızlı karışan bir ilaç ve fazlasıyla etkili... İncelemende ortak okuduğumuz bir çok kitap var, eminim daha da olacak ve Dilmen etkinliğin gibi ileride belki "Kadın Oyunları" etkinliği yapılabilir. Bunun için güzel oyunları keşfetmek gerekiyor galiba.. Kitabı okuma anını kaçırdım ama incelemeni kendi adıma çok kıymetli buldum ve teşekkür ederim, sevgiler.
Adem okurunun profil resmi
Yorumun için çok teşekkür ederim. Yorumun da benim için değerli. Sonunun karamsar olmasını ben gayet doğal buluyorum. Döneminin koşullarında bir umut görmüyor olsa gerek. Norveç kadınlarının bugünlere geleceğini o zamanlarda biri söylese inanmazdı çünkü illet bir hastalığa yakalanmış bir toplumda yaşayan ve davasında destekçisi olan bir ilerici Ibsen. Kadın oyunları etkinliği yapabiliriz. Hafızamı tarayınca aklıma 6-7 oyun geliyor tabii biraz daha araştırıp biraz daha oyun okumak lazım ve bulabildiğimiz kadar PDF dosyasını eklemek gerekir. Bu oyunların basılı haline erişmek zor. Konuşuruz ilerleyen günlerde.
3 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.