Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

272 syf.
·
Puan vermedi
“Kanunun uzun eli” seni yakalamadan önce suçsuzsundur kendi içinde. Çünkü biri kışkırtmıştır seni ya da hak etmiştir ölmeyi. Eğer suçlu hissetmiyorsan belki de bu dünyada değilsindir. Kendi flu sisli gerçekliğinin içinde yolunu kaybetmiş bulmanın da bir yolunu bulamamışsındıt. Kapatılmaya kapatılacaksındıt da asıl soru bir kolsuz gömlek giydirip bir odaya mı kapatmak gerekir seni yoksa bir gri hücreye mi; bunu ayırdına varmaya çalışır senden ayrı bir dünyada yaşaya akil insanlık. Düşüncelerinse elbette mükemmeldir; en iyisini istersin halkın için ya da kendin için. Bu suç olarak görmek düpedüz intihardır ve hükümete dahil olanlar bu gaflet içindedir. Elini kana bulanmamış olsa bile bazen halkını halkından fazla düşünemezsin izin vermezler. Hadi düşündün varsayalım dile getirip ifşa etmen suçtur bu sefer. Oysa bilirsin elini kana bulamış pek çok siyasi figürün hüküm vermeye devam ettiğini o bir taraflarına yapışmış koltuklarından. Aranızdaki fark bir norm denizidir. Çok olanla arandaki uçurumdur. Onlar halk için halkla birlikte kendileri için çalışır; büyük büyük sermayenin yanında yer alır sömüreye göz yumarlar ne de olsa. Eğer suçlu isen ya vicdanın rahat vermez gider teslim olursun ya da suçlu olmadığını düşünüp kanunun uzun kollarına kendini bırakıp ‘tutuklu’ olursun. Ya da ‘tutuklanır’ suçlanıp ‘suçlu’ hüküm giyip ‘mahkum’ olursun. Yolun artık mapushane ile kesişmiş; hakkında türküler yazılan, gri duvarlarına şiirler kazınan, her santimetre karesinden sessiz çığlıklar yükselen, şehrin en yüksek duvarlı en sağlam görünüşlü en modern binası ve onu yaşatan tüm düşünce ve davranışlar yumağı ile tanışırsın. Öğrenmek burada da devam eder senin için belki de hiç bilmediğin bir dünyayı öğrenmeye ya da yeniden keşfetmeye başlarsın. Önce fiziksel kısıtlı kuralları, hücrenin yapısını küçüklüğünü öğrenirsin. Bu fiziksel kısıtlama bir sürü alışkanlık geliştirmene neden olur. Volta atmayı tespih çekmeyi ve belki de boncuktan kuş yapmayı öğrenirsin. Fiziksel kısıtlama öncesi yaşadıklarını unutmak istersin çünkü. Soğuk duşu tüm kişisel eşyaların elinden alınışını intihar etme diye sökülen -hayatın duvardan öncesini hatırlatan- tüm ‘bağ’ları elinden alınışını, bağsız bir ayakkabı içinde ne şekilde yürüyeceğini bilmez halde ayağını sürüyüşünü unutmak istersin. Bunlar sanki senin başına gelmemişte; şu an hücresin de oturan mahluk’un başına gelmiştir. Sense birazdan onun içine girip ona konuk olacak ve acılarını dertlerini paylaşacaksındır. Bu ilk yalnız kalma anını belkide tüm diğer izolasyon ile kıyaslasan da bu başka bir iz bırakacak sende. Mutlak varoluşun yalnızlığı ki hiçliğin kenarındaki uçurumda bulursun kenfini bu sessiz anda. Oysa bulunduğun bu hücre çokta sessiz değildir. Bir özel alanın kalmamıştır umuma açık her an işgale müsait denetleme maksatlı tecavüz edilebilir bir alandır bu alan. Ve en büyük sorun zamandır. Zamanı ölçmek için saat kifayetsiz bir araçtır. Alışkanlıklarına, kafanda ki kutgusal hayal gücüne, rutinleşen besleme görüş çalışma günleri ve saatlerine göre hesaplarsın artık geçemeyen zamanı. Durmuştur sanki bu kadar algı eksikliği ve tecrit beynini yemeye başlar. Deliğin kıyısında duyacağın değişik bir kaç söze ve bir yabancı yüze hasretsindir. Zaman ‘içerdekiler’ için içine bindikleri ve manzara değişmezse dönüp durduklarını anlamadıkları ve daima düz ve ileri gittiğini düşündükleri bir ‘tren’ yolculuğudur. Prangalar eskitilir, saatin kayışına isim kazılır, havalandırma sırası beklenir artık. Zamanın geçtiğini bu şekilde kavrar ve duvara bir çizik atarsın. Şaşkın umutlu şiir yazabilirsen de dışardaki deli dalgalar yoldaştır sana. Aldırma demek kolaydır da küfür etmek bir seçenek olmaktan çok bir mecburiyet olmuştur artık. Asfaltta ki arabaları duyup yola düşmenin güzelliğini hayal edersin. Ezberlemişsindir manzarasını pencerenin ve o güneşli günde yatağının köşesine vuran ışığın şeklini. Tek kurtuluşun duvara çizdiğin cizginin sayısının artmasını beklerken kendini bir şeyle meşgul etmektir. Çalışmak, okumak, dil öğrenmek veya boncuktan kuş yapmayı öğrenmektir. Bu arada arkadaşlar edinmek. ‘Adam’ olma iddiasında bir sürü silüet tanırsın da çoğu karanlığı mazeret gösterip ihanete sığınan çıkarcılardır. Herkes kendi derdindedir eni kökü. Bunun için onları yadırgamak ise anlamsızdır. Eğer tahliye olabilirsen bir sürü yara bere içinde ve ürkek, güvensiz, kimsesiz çıkarsın dışarı. Ne sen eski sensindir ne de bıraktığın güruh eski ‘ev’dir. Her şey değişmiş ve belki de gidecek ev kalmamıştır artık. Modern hapishaneler o kadar mükemmelleşmiştir ki artık onları yıkmanın zamanı çoktan gelmiştir...
İçerdekiler
İçerdekilerVictor Serge · Ayrıntı Yayınları · 201542 okunma
··
82 görüntüleme
Çetin Öcalan okurunun profil resmi
“Yani içerde on yıl, on beş yıl, daha da fazlası hattâ geçirilmez değil, geçirilir, kararmasın yeter ki sol memenin altındaki cevahir...” Nazım Hikmet şiirleri gibi olmuş incelemeniz. Mapushane edebiyatımıza yapılan atıflar da çok şık. Elinize emeğinize sağlık.
OkuryazaR okurunun profil resmi
Yorumu şimdi gördüm kusura bakmayı. Çok teşekkür ederim efendim
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.