Bir kadın, bir erkek, bir kadın daha ihtimali ve otel odası.
Elindeki tüm somutluk bunlar, bekleyiş ve unutuş üzerine diyaloglar kuruyorsun. Kelimeler tek başına anlamlı, cümleler de öyle; bağlama geldiğimizde ise ortada öyle bir şey yok. Harflere bir-iki mercek geriden baktığında zaten eğreti duran anlam hepten yok oluyor. Devam ediyorsun, hah tamam şu an oluyor düşüncesindesin ve işte yine bir boşluk, düşüş. Bu tarz yazarların anlanmak için yazdığına inanmıyorum asla ya da o nadiren çıkan anlamak için diğerlerinden daha büyük bir güç sarf edip şöyle böyle bir yakıştırma yapabilenleri ayıklamak istemiş. Tüm kitap genelinde konuşursak eğer bildiğim tek şey benim o azınlık kesimde olmayışımdır. Hatta onların sadece hayatlarını belli bazı yazarların yazınına harcamış ve yazarın mürekkebini kendi kanına karıştırmış okur veya eleştirmenler olduğunu düşünme raddesine varabilirim.