Ah be Morel! Sen nasıl bir insansın böyle!
Her sayfada Morel'in yaptıklarını okudukça keyif aldım. Filler başta olmak üzere diğer hayvanları da korumaya çalışan, uğrunda canını ortaya koymaktan çekinmeyen bu adamı tanımaktan gurur duydum. Keşke hepimiz de birer Morel olabilseydik. Ama bizler bu hayvanların topraklarını, yaşadıkları alanları işgal etmekten, kendi çıkarlarımıza göre hareket etmekten başka ne yapıyoruz ki?
"Doğayla savaş halindeyiz, kazanırsak kaybederiz," sözü ne kadar da manidar değil mi? Kaybetmeye yol alıyoruz, bu açık...
Peki Morel'in bu sevdası nerden geldi, nasıl başladı acaba? Buna bir açıklık getirelim.
Morel 2.dünya savaşı esnasında Nazi kampında esir olarak tutulurken ilginç bir 'Kadın Yaratma' hikayesi sebebiyle hücre cezasına çarptırılır ve o esnada fil sürülerini düşünmeye başlar. Zorlu hücre hapsini fil sürülerini düşünmekle geçirdiği süre boyunca az da olsa mutlu olduğunu hissetmeye başlar.
Kamptan ayrıldığında doğrudan Aftika'ya gider ve mücadelesini burada başlatır.
Morel elinde silahla filleri öldürmeye gelen avcılara karşı nöbet tutmaya başlar. Bir yandan da elinde belgelerle kapı kapı dolaşıp filleri koruma kampanyası adı altında imza toplamaya başlar. İlk zamanlarda çok destek görmese de zamanla bir çok kişinin sempatisini kazanacaktır.
Ona inanmayan insanlar, bir insanın bu derece bir fil sevgisinin altında başka nedenler olduğunu düşünür. Hatta ona ajan dediler, başka amaçlarının olabileceğini vurguladılar.
Bazı kimseler ise onun için "Tür değiştiren adam" "İnsan türürün düşmanı" gibi ifadeler bile kullanmışlardır.
Oysa onun tek bir amacı vardı, filleri korumak! Fillere zarar veren, onu öldüren herkese düşman olduğunu açıkça bildirmiştir.
Afrika insanının fiziksel güçlüğü ise doğayı koruma kampanyasını güçsüzleştiriyordu. Afika insanının açlığı sürdükçe filler için hiçbir umut kalmayacaktı. Bu yüzden Afrika insanının hayat düzeyini yükseltmek de bu mücadelenin de bir parçası sayılırdı.
Ancak Afrika insanının fillere bakıç açısı dile getirdiğimiz gibi açlıklarından dolayı onları birer "et yığını" beyazlar için ise fillerin dişlerinden dolayı para ve kazanç demekti. Hatta Afrika yerli kabileleri için erkek fillerin öldürülmesi, genç yerliler için erkekliğe geçiş sembolü, ilk adımı olarak biliniyordu.
Yine de Morel bu mücadelesini sonuna kadar sürdürmeyi ve tüm dünyaya sesini duyurmayı başarmıştır.
Doğayı ve hayvanları koruma adına verdiği bu mücadele bizler için de ders niteliği taşımaktadır.
Romain Gary'nin Goncourt ödülü aldığı bu kitabı herkesin okuması dileğiyle...
Kitabı bana tavsiye eden
https://1000kitap.com/Metinnn `e de teşekkür ediyorum.
İyi okumalar...