Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

331 syf.
1/10 puan verdi
Bir metni dilbilgisi bakımından ele almak, mutlak olarak yazarı hakkında olumsuz görüş bildirmektir... Konuşma çizgisi ya da tırnak kullanmadan, büyük harf kuralını yok sayıp sadece nokta ve virgül kullanarak yazmak metni karmakarışık bir hâle getirmekten başka bir işe yaramaz. Dilbilgisi denilen kavram kurallar bütününden başka bir şey değilse, yazarda bir sıkıntı var demektir. Ya konuştuğu dilin kurallarını bilmiyordur ya da bu kurallara meydan okuyacak kadar küstahtır. Kitabına “Bakabiliyorsan, gör. Görebiliyorsan, fark et.” alıntısı ile başlayan bir yazarın metni karmaşıklaştırması çelişkidir. Kendi düşüncesinde olmayanlara açıkça hakaret eden yazarları zaten oldum olası yazar olarak görmemişimdir (s.25: “... bir sürü aptalın yok saydığı ahlaki vicdan ...”). Zaten kitaplarında da bu küstahlık kendini hissettirir: İnsanların yaptıklarını değil de yapmadıklarını sıkça dile getirmek, hele ki bir körün zaten görmesinin mümkün olmadığını yine sıkça belirtmek, yazarın okuyucuyu düşünmekten aciz hatta aptal biri olarak tasarlamış olduğu anlamına gelir. Kurgu tamamen akıl dışı ve akıl dışı olanın güncel bireysel ya da toplumsal hayata nasıl uygulanabileceğini, bundan ne gibi dersler çıkarılabileceğini ben bilmiyorum. Kurgu ve olaylar bakımından fizik kurallarını zorlayabilirsiniz (Star Wars gibi -uzayda ses çıkması, zihin gücü ile fiziksel işgörebilme vs.) ama akıl ve mantıktan dışarı çıktığınızda metin bir laf salatası olmaktan öteye geçmez: “... beyni ona bu buyruğu kuşkusuz vermişti, ama elleri dinlemedi.” (s.103). Söz dinlemeyen organ! “... paralara, altın olan ve olmayan nesnelere dokunarak ne olduğunu anlayabiliyordu kuşkusuz...” (s.151). Altını ayırt edebilen dokunuş! “O en yüksek haz ânı sizde ömür boyu sürse bile, siz ikiniz asla tek bir beden olamazsınız.” (s.182). Sanki böyle bir istek varmış ya da mümkün olabişirmiş gibi! “... duyuların en duyarlısı olan koku alma duyusunu...” Ölçütümüz ne? Gözün gördüğünden daha iyi koklamak nasıl bir olgudur? “... ölünce körlük herkes için aynıdır.” (s.214). Ölünce ölürsün, o kadar. Örnekler çok ama uzatmayıp yazarın bilgece sözlerine geçelim: Körlüğün bulaşmayacağı sözü üzerine: “Ölüm de bulaşmaz, buna rağmen herkes ölür.” (s.41). “... eksik bacaklarını bulmak için hantal kıskaçlarını sallayan topal yengeçler gibi...” (s.109). Yengeç bacaklarını neden arasın? “... insan mantığının da mantıksızlığının da çokça tekrarlandığı bilinir.” (s.173). Çok bilgece! “... yalnızca ölmesi gereken ölür, ölüm haber vermeden seçimini yapar”. (s.182). Aydınlandım! Bu örnekler de çok... Anlayamadığım kısımlar (anlayan biri anlatırsa sevinirim): “Peki, öldürmek ne zaman gerekli olur, diye sordu kendi kendine, ... , yanıtı yine kendisi verdi, Henüz hayatta olan ölünce” (s.196). “Benim suçumun onların suçunu ödemesi için önce onlar ölmeli.” (s. 199). “.... hayattaki her şey gibi, zamana zaman tanırsanız her şeyi çözümler.” (s. 243). Zamana zaman tanımak... Kitap bu gibi tam olarak nasıl niteleyeceğimi bilemediğim cümlelerle dolu. Bu adamın Nobel Edebiyat Ödülü almış olmasına şaşırmamam, bizde de buna benzer bir yazarın (!) aynı ödülü almış olmasındandır. Hayatımda ilk defa bir kitap için ödemiş olduğum paraya ve harcamış olduğum zamana acıdım. Tavsiye etmiyorum.
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022104,4bin okunma
··1 alıntı·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.