Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

330 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
PLATON’UN MAĞARASI ÇOK YAKINDA AÇILIYOR!!!
Kapitalizm ve onun getirisi tüketici toplum, bu toplumları içeren şehirler, şehirlerdeki bizler; üretenin, emekçinin gölgesini bile görmediğimiz, değerinin ayırdına varmak şöyle dursun, yok ettiğimiz, durmadan sadece tükettiğimiz; gözümüze sokulan reklamlarla, kampanyalarla hep daha fazlasını istemenin ve almanın esiri olduğumuz çağın getirilerinin şiirsel bir dille sunumu bu kitap. İçinde bulunduğumuz gerçeklikten ya da tercihlerimizin bizim tercihlerimiz olduğundan, üstüne bunların bilinçli yapılan tercihler olduğundan ne kadar eminiz? Etrafımızda bizi mutlu etmeyi vadeden; modern çağın sunduğu onlarca tüketim ürünü, uğraşlar, uygulamalar… Bir örnek İnstagram, oradaki gerçeklik mağara duvarına yansıtılan gölgelerden mi ibaret? Herkes gerçekte ne kadar mutlu? Yoksa kimse mutlu değil de, herkes mutsuzluğunu mu gizlemeye çalışıyor? Saramago’nun okuduğum diğer iki eserine (Körlük ve Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş) nazaran bana dili çok daha anlaşılır gelse de, ilk defa Saramago okuyacak birisi yazarın tarzını bilmiyorsa baştan söyleyeyim virgüllere, uzun cümlelere, kim konuşuyor şimdilere hazır olsun. Çünkü Saramago iki karakteri konuştukları sırada hakim bakış açısıyla araya girip o anki duygularını, karakter analizlerini aktarıp konuşmalarına devam ettirir. Ama bu kitabın anlaşılır olmasından elbette bir şey çalmaz, sadece alışkın olduğumuz kalemlerden biraz daha farklıdır, ki güzelliği buradadır. Kitaba geri dönersek kitaptaki ana karakter eşini kaybetmiş olan Cipriano Algor damadı, kızı ve köpekleri Buldum (en sevdiğim karakter) ile beraber köyde yaşayan bir çömlekçidir. Fakat zanaatkâr üretimden günümüzün koşullarına uygun seri ve yapay, kullan-at üretime geçilen düzen Cipriano Algor’un mesleğini elinden alır. Çünkü kapitalizm münhasır ürünler üretmeye hizmet etmez, daha ziyade büyük ürünler, dolayısıyla seri üretime hizmet eder. Kitapta Algor’un işine son veren Merkez’dir. Anlatılan distopik Merkez’den kısaca söz edecek olursam dev bir AVM’nin içine yerleştirilmiş evler ve yaşamlar düşünün… Evler demişken aklınıza kesinlikle normal evler gelmesin çünkü asla güneş ışığı almayan havalandırma sistemi ile varolan penceresiz evler hayal etmelisiniz… Böyle ev mi olur, demeyin, Merkez elbette ne yaptığını biliyor; kimse intihar etmemeli ve tüm hayatlar kurulu yapay kapitalist sistemin parçasının hem esiri hem çalışanı olmak zorunda bırakılmalı... Merkezde yaşayacaksanız kedi köpek gibi evcil hayvanlarınız varsa onlardan vazgeçmeyi de göze almalısınız çünkü Merkez’de insana bir yüreği olduğunu hissettiren duygulara da yer yok. Makineleşen sadece sanayi değil, aynı zamanda makineleşen kalpler de mevcut. Ve Merkez’in içinde akla gelebilecek her şey yapay, sahte. Doğa olayları bile birer doğa olayı değil ve sahte. İnsanların para vererek yapay yağmurlarda ıslanmayı, yapay ışıklar altında kumsallarda uzanmayı, yapay fırtınalarla savrulmayı isteyecek kapasitedeki bir akıl tutulmasını düşünün. Bunun için gerekecek tüm reklamlar, katı bir bürokrasiyle yönetilen Merkez’in uzun duvarlarındaki reklam panolarında asılıydı ve alegorideki gibi gölgeler gerçek sanıldı. Bana en çarpıcı gelen reklamlardan biri şuydu: ‘‘SİZE İHTİYACINIZ OLAN HER ŞEYİ SATABİLİRİZ, AMA SATTIĞIMIZ ŞEYLERE İHTİYAÇ DUYMANIZI TERCİH EDERİZ.’’ Merkezin ilgilendiği tek şey, tüketicileri tarafından satın alınmasını motive eden tüketici nesnelerin üretimi ve satılması. Yani yeni aldığımız telefonun bir üst modeli çıkınca asıl ona ihtiyacımız olduğunu sanmak, bunların hepsi bize aşılandı mı yoksa? Kitapta zincirini kıran mahkûm rolündeki kişi Algor olsa da etrafta tekrar tutsak olmasını isteyen sesler mevcuttu.Kitabın bana göre en güzel kısmı sonlara doğru Platon’un Mağara Alegorisi ile kesişen kısmıydı ve kör kapitalist sistemin değiştirdiği yaşama bir eleştiri olan eserde, kitap boyu anlatılan mahkûmlar bizlerdik. Başka eller tarafından mahkûm edildiğimiz modern mağaralarımızda, görünmeyen zincirlerimizle, gölgelerle oturan bizleriz. Korkunç olan ise anlatılan o çıldırmış toplumun hiçte distopik gelmemesi… Tüm bunları harika cümleleri arasına saklayan Saramago’nun şiirsel dilini takip etmek keyifli bir yolculuktu ve bu kitabın kesinlikle daha fazla okunması gerek. ‘‘Ne tuhaf bir sahne bu anlattığın ve ne tuhaf tutsaklar, Bizim gibiler tıpkı.’’ ~Platon Keyifli okumalar dilerim.
Mağara
MağaraJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 20221,288 okunma
··
956 görüntüleme
GOG okurunun profil resmi
Kitabın kendisi kdr güzel bi inceleme olmuş 👌
Dicle okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. :)))
Sinan okurunun profil resmi
İncelemeyi okurken mest oldum, vallahi jest oldu... Kız seni alan yaşadı:)))
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.