Gönderi

31. Oluş, Ne’nin izini taşıyor oluşuyla, haddizatında “iz-oluş”tur. Bu sözcük, Oluş’un Ne-den-sonralığı’nı, Köken’e geç kalmışlığını, dolayısıyla da yaratılmışlığını (halk) anlatıyor; hakeza, Oluş’un “sonradan-olmaldık”ını (hudus), dolayısıyla da “sonluluk”unu (fena) anlatıyor. Sair nesnelerle birlikte, kend’oluş olarak öznelik dahi iz-oluş’tan payına düşeni alır. Yaratılmışlık, “kendi kökenine tanık olmama”dır aynı zamanda. “Ben onları göklerin ve yerin yaratılışına tanık etmediğim gibi, bizzat kendi yaratılışlarına da tanık etmedim...” (Kehf: 18/51). Bu “kendi yaratılışına tanık olmama”, “sonradanlık”ın ve “sonluluk”un, dolayısıyla da “yaratılmışlık”ın anlatımıdır tamı tamına. Özne’nin hakiki mânâda “özerkliği” esasen bir vehim olmalıdır; nasıl öyle olmasın ki özne hakikatte ne “başlangıc”ına sahip ve tanıktır, ne de “son”una.
·
7 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.