Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

56 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 saatte okudu
Bir ihtimal daha var, o da...
Anti militarizmin ötesinde çok derin düşünceler üzerinde tefekkür imkanı veren bir kitap. Ülkesi savaşa giren genç bir adamın orduya davet edilmesi üzerine içine düştüğü dilemmayı dillendiren bir eser. Öyle ki çiftimiz Avrupalı değil de Türk olsaydı, yasaklı kitaplar arasında olması muhtemel bir eser olurdu diye düşünüyorum. Jean Jacques Rousseau'nun bir sözü vardı. Özetle şöyle diyordu: "Bir şeyin doğru yada yanlış olduğuna karar verebilmenin en kestirme yolu kendini başka bir kralın hükümranlığında düşünmektir." İnsanoğlu yaratılış gereği tamahkar bir varlık. Ondan olsa gerek Hristiyanlık bunu yedi büyük günah arasında ele alıyor. Öylesine doymak bilmiyor ki elindekini korumak ve daha fazlasını elde etmek için yeni şeyler üretiyor. İşler öyle noktaya varıyor ki inandığı dini dahi bulandırıyor, yeni kutsallar çıkıyor ortaya. Ve yığınlar buna inanıyor. Bugün her İslam ülkesinde devletin kutsal kabul edilmesi gibi. Emevilerin hilafeti saltanat haline getirmesi ile birlikte devlet kavramına bir kutsiyet atfetmeye başladı bu coğrafyanın insanı. Uğruna can verdi, can aldı. Bunları yaparken nam aldığı zannıyla avundu. Ülkenin en başındaki muhterisler komşu ülkeyle savaştı, her iki tarafın ölüleri de şehit denerek gömüldü. Evet, tamahkar insanlık ölümü de kutsamış oldu, ki ihtiyaç halinde yerlerine yenilerini koyabilsinler. İnsanın ahlakı, dünya görüşünü belirler. Kimi canı, kimi ırzı, kimi dini, kimi de malı aziz tutar ve önceliklerini buna göre belirler. Devletler de yasalarını buna göre şekillendirir ve uygular. İşte ahlâkî farklılıklar, sizin neyi kutsal gördüğünüze göre şekillenir. Sorun Allah'ın insan için aziz tuttuklarıyla yetinmemekte yatıyor olsa gerek. Allah insana yaşam hakkı veriyor, cüz-i bir irade veriyor. Bunları aziz kabul ediyor. Bunlar uğruna mecbur kalırsan savaşabilirsin diyor. Ancak din, devlete kutsiyet atfetmiyor. Eğer kutsal olsa onlarcası tarihe karışmamalıydı. Oysa insanlık kutsal kabul ettiği bu yapıya adaklar sunuyor, uğruna sahip olduğu herşeyi verebiliyor. Cem Yılmaz'ın ifadesiyle "isterse krem peynire inansın, bana ne?" Evet, tabiki düşünce ve inanç hürriyeti müstesna bir konumdadır, ancak arada durup düşünmekte fayda var. Yüzyıllar önce bir grup insan gelip bir toprağı sahipleniyor. Onun üzerindeki tüm ürünlerin mülkiyetini kendinde görüyor. Bunları yaparken kan döküyor. Başka insanları o toprak parçasından uzaklaştırıyor. Dahası, bir daha dönmesine de engel olmak istiyor. Onlardan türeyen nesiller de bu fikirlerin etrafında birleşiyor. İşte burada insana verilen irade, düşünce ve hürriyet kavramlarının içi boşalıyor sanki. Yeryüzünün mescit olarak kabul eden insanlar uygulamada farklı yollara gidiyor. Taşlar koyuyor, sınırlar örüyor. Sınırın ötesindeki insanın açlığı, yoksulluğu, can güvenliği kendisini ilgilendirmiyor artık. İradesini bulunduğu toprağa göç etmekte kullanmak isteyen insanlara biber gazı sıkıyor, jopluyor onu, silah doğrultuyor. Allah'ın mülkü üzerinde mülkiyet hakkı iddiasında bulunmak neler yaptırıyor neler... Yeri geliyor bir avuç insanın çıkarları tehlikeye giriyor ve milyonlarca insan can vermek için yarışıyor adeta. Buna vatani görev deniyor. Tereddüt gösteren hain, düşman oluyor, en hafifinden korkak yaftasıyla kurtulabiliyor. Oysa Allah'ın bana verdiği hayat hakkı, özgürlük, irade gibi nimetleri neden kullanamıyorum? Neden gücü elinde tutanlar, benim yaratılıştan sahip olduğum kıymetleri gasp ediyor, irademe el koyma hakkını kendinde görebiliyor? Ne hakla? Bu, nefislerinin ilahlaşması olmuyor mu? Devleti kutsamak, uğruna ölümü kutsamak bir yerde putperestliği çağrıştırmıyor mu size de? "Güç, hak yaratmaz ve insan ancak haklı güce boyun eğmelidir." diyordu Rousseau. Mutlak haklı güç de yaratıcıya ait değil midir peki? Neden bu yoldan sapıyoruz? Bu fikirler size itici geldiyse başka sorular sorayım. Sevdiğini göstermenin sadece bir yolu mu vardır? Bir ihtimal daha var, o da yaşamak... diyemiyor muyuz? Neden vatanı sevmenin yegane göstergesi onun için ölmektir? Ben sevgimi yaşayarak ve vatana hizmet ederek gösteremez miyim? Aşkın kanununu yeniden yazamıyor muyuz, illa 82 yılının kanunları mı işlemeli? Kalabalıkların görüşü her zaman doğru mudur? Demokratik günahlar/suçlar işlemez mi çoğunluk? Bir başka mesele... "Üniforma giymeyenler daha bir insandır." diyordu kitapta. Bu söz beni çok düşündürdü. Militarist fikirlerden sıyrılalım biraz. Şöyle düşünün, bir işe girince işveren tarafından iradenizin kısıtlandığını hissetmiyor musunuz? Sanki üniforma giyince insanın kalbine çelikten bir zırh geçiriliyor. Daha katı oluyor kişi. Patronu, amiri yada devleti ne derse o doğrudur. Bu üniforma sanki insanın iradesine konan gaspı simgeliyor. Hz. Musa'ya da öyle diyordu kavmi. "Ey Musa, sen haklısın biliyoruz. Ama karnımızı Firavun doyuruyor." Ne talihsizlik... İnsanoğlu ne meraklıymış Firavunların elinden üniforma giymeye... Tabi böyle anlatınca hikaye gibi geliyor diğer kavimlerin yaşadıkları, söyledikleri. Milliyetçi muhafazakar bir ülkede yaşadığımızı unutmamak gerek bu noktada. Bazen benzerlikler kuruyorum geçmişte helak olmuş kavimlerle. Bakın sınırlarımızdan uzaklaşmak isteyen bir mülteci genç diyordu: "28 yaşındayım. Hayatı hiçbir gün yaşamadım. Biz hayatı yaşamak istiyoruz." Simyacı'yı okuduysanız orda herkesin hayatının bir amacı olduğu ve onu gerçekleştirmek üzere dünyaya gönderildiği yazıyordu. Yaşamayan insan hayatının amacını gerçekleştiremez. İnsan açsa, yoksulsa, işsizse, namusu tehlike altında ise, güvenliği yoksa yada iradesi ve hürriyeti gasp ediliyorsa o insan yaşayamaz. Ve hayatının esas amacıyla meşgul olamaz. Bırakın dileyen herkes kendince söylesin: "Bir ihtimal daha var, o da kendi irademi gerçekleştirmekten geçiyor." Bilemiyorum Altan bilemiyorum. Söylemek istediğim çok şey vardı, belki başka zaman...
Mecburiyet
MecburiyetStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202161,7bin okunma
··
92 görüntüleme
Nur okurunun profil resmi
Kitabı yakın zamanda okudum ve çok etkilenmiştim. Yorumunuzu da 2 kez okudum arka arkaya, ekran görüntüsü aldım. Teşekkürler bu güzel yorum için.
BVendetta okurunun profil resmi
Ben teşekkür ederim, geri dönütünüz için :)
Naz okurunun profil resmi
"Ben değil! İçimdeki bir şey , öğretmenin karşısındaki okul çocuğu gibi ayağa kalkıyor, söyledim ya sana; titriyor ve boyun eğiyor." Ben bu kitabı okuduğumda aklıma Suriye'den ülkemize sığınan insanlar geldi. Etrafımda hep bu insanların ülkesinde kalıp savaşması gerektiğini, kaçtıkları için hata yaptıklarını düşünen insanlar oldu. Bunun neden böyle olmak zorunda olduğunu sorgulardım. Bu cihad anlayışının insanların kafasına yerleştirdiği bir algı olabilir mi? Bir yanılsama? Ya dediğiniz gibi insan aklı ve iradesinin gerekliliği ne olacak? Bu güzel yorum için teşekkürler. Hacmi küçük bu kitaptan çıkabilecek en derin anlamlar çıkarılmış,kaleminize sağlık 🙏
BVendetta okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, düşüncede yalnız olmadığını bilmek güzel :)
Şefika altınel okurunun profil resmi
👏🏻👏🏻👏🏻
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.