Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

308 syf.
·
Puan vermedi
·
19 saatte okudu
Kitabı okumadan önce üzerinde biraz araştırma yaptım ve insanların yorumlarına baktığım zaman bir sürü kişinin yazarın siyasi kimliği yüzünden bütün nefretini bu harika eserinin üzerine kustuğunu fark ettim. Ayrıca yazarın kişiliğiyle eserin kalitesini eşzamanlamaya çalışamazsınız. Ön yargılarınızla hiçbir zaman yol katedemezsiniz. Nefret söylemli bu yorumları dikkate almış olsaydım bende bu kadar tesir eden kitabı okumaktan yoksun kalacaktım. Atsız'ı Türkçü ve Turancı olmasıyla tanıdım. Yani sonuna kadar Türkçüdür ve bunu birçok kanıtı mevcuttur öyle ki davası uğruna hapis bile yatmıştır. Ancak bunlar oğlunun, ona bir yaşındayken yazdığı mektupta umduğu gibi olmasına yetmemiş ve komünist olmuştur. Atsız'ın dünya görüşünü, dini görüşünü her şeyi bir kenara bıraktığımda gerçekten saygı duyulası, kaliteli ve sağlam bir insan görüyordum ve bu haliyle bile harika bir insan olduğunu söyleyebilirken birde kendi görüşünün peşinde bu kadar tutarlı gitmesi gerçekten takdire şayandır. Kitabın yorumuna geçersek sembollerle dolu bir kitaptı. Romanın başkahramanı Selim Pusat'ın, insanın kendisine sormaya korktuğu sorularla boğuştuğunu görülür. Kitapta bu kahramanın yaşantısını izliyor havasına bürünüyor gibi olursunuz. Kralcı bir insan olan Selim Pusat'ın fikrini gizlememesi üzerine hapse atılması ve bununla beraber bozulan psikolojisi üzerine kurulmuş romanda araya serpiştirilmiş olan o harika şiirler akıcılığı müthiş bir biçimde sağlamıştır. Ram ol bana, ruhun yeni bir aleme girsin… Yazmış kaderin: Aşkıma ömrünce esirsin! Aklınla, şuurunla, hayalinle bilirsin. Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın.. Şiirin bu mısrasında da görüldüğü gibi yoğun duygu barındıran mistik yapıya sahip bu eserin eşini Türk Edebiyatında pek rastlamak mümkün değil. Haliyle pek rastlanmadığı için bu kaliteyi bulunca da okumadan durulmaz. Kitabın bende bıraktığı etkiyi tarif edemem. Öyle ki kitap uzun olmasına rağmen kısa bir süre içerisinde bitirdim ve hala kendime gelemedim ve kitabı henüz tam olarak çözümleyemedim. İçimde bu çözümlenememiş kitap, bana tekrar tekrar okuma isteği uyandırıyor. İçindeki semboller kolay anlaşılmayan ama anlaşıldığında kendini hayran bırakan cinstendi. Kitapta milli değerlerine aşık, hayatındaki tüm ihtiraslarından vezgeçen, yaşamını sadece asker ve askerliğe adamış bir karakter çıkıyor karşınıza: Selim Pusat. Atsız'ın Selim Pusat'la özdeşleştirildiği söylenir. Zaten Atsız'ın bir anısı da kitaba çok güzel uyarlanmıştır ve bu iddiayı desteklemektedir. Atsız'ın mesleği öğretmenliktir. Ayrıca kendisi usta bir şairdir de. Atsız hakkında öğrendiğim ve beni çok derinden etkileyen anı tam da öğretmenlik yıllarında geçen bir hikayedir. Atsız, öğretmenlik yaptığı yıllarda yeni atandığı okulda bir meslektaşı gözüne çarpar. Kendisi yeşil gözlü bir kadındır. Gençlik yılları fikir ve dava yolunda geçtiği için, o zamana kadar hiçbir kadına ilgi duymamışken, yeşil gözlü kadına iyice kaptırır kendini. Neticesinde açılmaya karar verir. Bir şiir yazar ve yeşil gözlü kadının dolabına koyar. Yeşil gözlü kadın ise zarfı bulduğunda, zarfı açmadan olduğu gibi Atsız’a geri verir. Atsız sonraları çıkardığı şiir kitabında, bu şiire “Geri Gelen Mektup” ismini koyarak yayımlar. O yeşil gözlü kadın ise Atsız ile mezara bir sır olarak gider. Fakat şöyle bir gerçek var; şiir o kadar güzeldir ki, yeşil gözlü hanım bu şiiri açıp okusaydı, Atsız'dan etkilenmemesi imkansızdı. Sözler öylesine derin ve güzel ki, bu sözler karşısında kim olsa mest olurdu. Çünkü o sözlerden ben bile aşırı etkilendim. Onun harici kitapta eleştirilecek iki yön görüyorum; birincisi kitabı kurgularken yazarın belli başlı noktalara dikkat etmesi gerekir ancak Atsız bunu pek kaile almamış gibi öyle ki kahramanın elindeki bıçağın birdenbire uzun bir kılıca dönüşmesi enteresan geldi ayrıca yazarın dünya görüşüne bakarsak Türkçeyi çok dikkatli kullanmasını beklenirdi. Kitapta yazar, kendisini anlatmış. Kendi ruh halini, iç yansımalarını aktarmış. Bugüne kadar okuduğum en güzel ve en çok etkilendiğim roman olarak, yerini çoktan aldı. Edebiyat hakikatlerin hayallerle süslenmesidir, diyen Atsız bu eserinde bunu harika bir şekilde ifade etmiş. Kesinlikle okuyun! Vaktiyle bir Atsız varmış derlerse ne hoş, Anılmakla hangi ruh olmaz ki sarhoş... Demiş Atsız ata. Peki o halde. -Vaktiyle bir Atsız varmış...
Ruh Adam
Ruh AdamHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 201926,8bin okunma
··
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.