Gönderi

Benim gibi kültürlü, yüksek sosyeteden, zengin, bağımsız, milyonlarca insanın yaşadığı bir şehrin en seçkin kişileriyle görüşen birinin o gece tam bir saatini Prater'de ahenksizce gıcırdayarak hiç durmadan sallanan bir atlıkarıncanın direğinin dibinde geçirdiğini; aynı ağır ve gürültülü polkayı, aynı baygın valsı dinlediğini, önünden yirmi, kırk, yüz kez geçen boyalı tahtadan yapılma aynı şapşal at kafalarını seyrettiğini ve inatçı bir isyanla, kaderin, isteklerine boyun eğeceğine dair büyülü bir duyguyla yerinden kıpırdayamadığını birilerine anlatmaya ya da gerçekten açıklamaya çalışmanın çılgınlık olduğunu biliyorum. Anlamsızca hareket ettiğimi biliyordum, fakat o saçma inatta, insanın bedeninde ancak bir uçuruma düşerken, tam da ölmek üzereyken duyabileceği türden çeliğe benzer bir kasılma, bir gerginlik duygusu söz konusuydu.
·
1 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.