Bakunin bir anarşist olarak devletleşmenin tarihsel arkaplanına dinsel epistemolojinin iktidarı ilgası perspektifinden bakıyor. Evrimsel süreçte toplumsal görünürlüğünü artan dinsel olgunun iktidarı ele geçirişini ve katoliklik özgülünde devletin dini, dinin devleti oluşuna sevkini irdeliyor. Bu sürecin sonunda ise burjuvazinin Fransa özelinde onu toplumsal dinamiklerinden ve derin mistiziminden kopartıp protestanlık akımıyla ayaklarının üzerinde maddi bir zemine aktarılışını çözümlüyor. Ve en nihayetinde 1848 marks ve engelsin kominist manifestosuyla bir proleter diktatörlük kurma fikirlerinin, iktidarın ve devletin doğasının izdüşümüne ters olduğunu ve devrimci iddianın devlet mantığıyla bir burjuva sosyalizmine dönüşeceğini belirtiyor. Kısacası devlet kötüdür, iktidar kötüdür.