Kalkınma, doğanın ve toplumun bütünlüğünü ve ruhunu çalarak, yeni “tapınaklar” inşa eder. Toprağı kutsal analıktan çıkarır ve kullanıp atılabilir bir nesneye, altındaki mineraller için talan edilebilecek ya da dev barajlar altında boğulabilecek bir şeye dönüştürür. Toprağın çocukları da kullanıp atılabilir hale gelir; madenler ve barajlar arkalarında çorak topraklar ve köklerinden koparılmış insanlar bırakır. Kutsal mekan olarak toprağın kutsallığının bozulması o zaman sömürgeciliğin, şimdi de kalkınmanın ayrılmaz bir parçasıdır.