Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

216 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
27 günde okudu
“Gittikçe daralan anlama ve yaşama ufkumuzu açmak için, ötelere açılmaya çabalayan denemelerle arayışım sürüyor. Daha önce de söylediğim: Belâmı ya da fenâmı buluncaya dek sürecek.” (Sunu, Ağustos, 2002, Ankara, s. 9) Akıl, İnsan Yüzleri, Ruhun Ufukları, Ahlâk, Teknoloji, Bilgi-Bilim-Eğitim, Felsefe-Felsefeciler, Yaşama Tavrı başlıklı bölümlerde yazdıklarını okurken, Ahmet İnam hoca, gözlerinin içi gülen tonton çehresiyle karşımda anlatıyormuş hissini yaşadım. İnsana huzur veren samîmî diliyle, düşünce ve duygularıma tercüman olan gönül eri hocama gönlüm ısınıverdi. Fazla söze hâcet yok, kendisi pek güzel anlatıyor: Muhterem Bir Okurdan… Muhterem Ahmet Bey, Zât-ı âlînizin yazılarını bir müddetten beri okumaktayım. Köşenizin ismi nazâr-ı dikkatimi celbetti: Gönül ve Bilimden söz ediyordunuz. Doğrusu, kültürümüzün derinliklerindeki ‘ilim’ kavramı ‘gönül’ü de içinde taşır. Siz ‘bilim’ diyorsunuz. Bilim dendiğinde ‘irfan’ dışarıda bırakılmış oluyor. Yazılarınızda insanın mânevî yanlarına temas ediyordunuz. Doğrusu, mânevî boyutun ihmâl edilmemesi hususunda yaptığınız vurgulamaları takdirle karşıladım. Hakkınızda, haddim olmayarak, bir araştırma başlattım. Bu arada kendimden de söz edeyim. Bundan 40 yıl önce Paris’te sanat tarihi tahsilimi ikmâl edip, memleketime dönerek, kendimi ilmî mevzulara hasrettim. 3 oğul, 8 torun sahibiyim. Henüz bir kitabım neşredilmediyse de, yakında okur önüne çıkmasını beklediğim üç kitabım var. Her neyse, sizinle ilgili araştırmalarımda, birbirine uymayan görüntülerinizle karşılaştım. Sizi Sultan Ahmet Camii’nde namaz kılarken gördüğünü söyledi bir oğlum. Bir ahbabım, Bursa Ulu Camii’nde beraber teravih kıldığınızı belirtti. Sizin öğrenciniz olan torunum ise sizin dinle hiç ilgisi olmayan, dinsiz biri olduğunuzu ileri sürdü. Torunumun sözlerini, birkaç sözüne güvendiğim münevver kişi de tasdik edince, sizi okuyup okuyacağıma pişman oldum. Bir insan, nasıl hem dinsiz olur hem de mânevî mevzulara ilgi gösterir anlamıyorum. Yaşadığım derin sükût-ı hayâl beni üzdü. Sizin üstelik bilim adamı olduğunuzu sanmıştım. Öğrendim ki felsefeci imişsiniz, üstelik kafası karışık, muasır felsefeye hiçbir katkısı olmayan sıradan bir felsefeci. Efendim, siz neyinize güvenip bilimden söz edersiniz? Bilim adamı değilsiniz! Sonra, mâneviyâtla uzaktan yakından ilginiz olmadığı hâlde köşenizin adında ‘gönül’ geçiyor! Siz bu mevzuları bırakın, kalbi imân ateşiyle yanmayan, ilmî sahada çalışmayan biri, ne bilimden ne de gönülden anlar. Bu sözlerime lütfen kırılmayın. Yaşça sizden büyüğüm sanırım. Sözlerimi bir abla nasihatı olarak anlayıp, bu konularda bir daha yazmayın. Hürmetlerimle Mesrûre Agâhgil *** Sayın Mesrûre Agâhgil, Dilâgâh (yüreği açık, uyanık) bir hanımefendi olduğunuzu görüyorum. Yazılarımdaki düşüncelerimde kalsa(ydı)nız mesrûr olurdum (sevinirdim). Siz, yazıları, yazanların dünya görüşleri, yaşam biçimlerine bakarak mı okuyorsunuz? Elbette, bu yönde bir seçim yapabilirsiniz. Örneğin, fotoğraflarımı görmüş olsaydınız, beni okumaktan vaz mı geçecektiniz? Ya da nereli olduğumu öğrenince beni okumanızdaki seçimin ne denli uygun olduğunu mu savunacaktınız? Bilimle gönül ilişkisi kurabilmem için, sizin benden beklediğiniz özellikleri taşımamın zorunlu olduğunu sanmıyorum. Ben, dikkat edin, bilimden gönüle değil, gönülden bilime gidiyorum. Bilim, gönülle yapılmalı, bilgi, gönülden yaşanmalı. Gönül ise hiçbir inancın tekelinde değildir. Gönül, inanç sistemlerinden önce gelir. Gönül, inanç sistemleriyle yönlendirilemez. Sizin bana, dayandığınız gerekçeler uyarınca, “gönül üzerine yazmayın” deyişiniz, gönüle aykırıdır, Mesrûre Hanım. İçiniz gönlün sevinciyle dolunca, inancınızı daha coşkuyla, daha yoğun, daha açık, daha az bağnaz biçimde yaşarsınız. Gönlü olan anlar. Sever, bağışlar, sorgular, araştırır. Siz de gönlü olan birisiniz. Araştırıcı yanınız bunu gösteriyor. Sizin gönlünüz, benim gönlümü bahçesine almıyor. Üstelik, hiçbir gönül bahçesine girmememi salık veriyorsunuz. Buna hakkınız yok. Beni bahçenize almamanıza hiç karşı çıkmam. Bu sizin saygı duyduğum seçiminizdir.Gönül konusunda bir ayrıcalığınız olduğunu sanarak, beni dinsiz bulup ‘maddî’ dünyanın içine yollamanıza da bir şey demem. Din, imân konularındaki görüşlerinize, beni dinsiz ilan etmenize de karşı çıkmam. Dilediğiniz gibi düşünüp, dilediğiniz gibi davranın. Gönlü tekeliniz altına almaya kalkıştığınızda, ‘agâh’ olup, yanlışınızı görmenizi öneririm. Önce imânımı görüp (gördüğünüzü sanıp!), sonra gönlüme bakıyorsunuz. Oysa, önce gönlüme, sonra inancıma bakabilseydiniz! Felsefeciliğim konusundaki görüşlerinizde isabetlisiniz. Gönlümü tanımadan beni tanıma şansınız yok. Öyleyse beni tanıma şansınız (şanssızlığınız!) hiç yok. Güle güle yaşayın Mesrûre Hanım Bilim ve Gönül gözünüz hep açık olsun! (Felsefe-Felsefeciler, Muhterem Bir Okurdan, s. 178)
Gönülden Bilime
Gönülden BilimeAhmet İnam · Hece Yayınları · 20022 okunma
·
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.