Bir dönem panoraması yazmada ve ülkesinin küçük insanlarını gözlemlemede uzman olan ve en çok da bu yüzden "küçük insanların avukatı" namıyla anılan Fallada'dan Berlin'in 20. yüzyılın ilk üçte birini anlatan panoramik bir epik roman. 1909'da öksüz ve yetim kalan Karl Siebrecht'in 1930'ların başına değin uzanan hikayesi yükselme hırsının getiri ve götürülerini maharetle ortaya koyuyor. Bismarck sonrası Berlin, Versay Berlin'i, hiperenflasyon dönemi, Hitler öncesi Berlin hepsi teker teker genç ve hırslı bir adamın iş hayatının çevresinde dönüyor. Karl'ın Birinci Savaş'a gittiği yılları, savaş psikolojisinin etkilerini, esareti pas geçip savaş sonuna geçivermesi gibi insan hayatını baştan sona değiştirecek makro etmenleri ele almaması romanın en zayıf yanı olsa da Ilse, Hertha, Rieke, Gerti gibi kadınların etkisinde Berlin'i fetih hayaliyle yanıp tutuşan Karl'ın mikro dünyasını dört başı mamur ele almasıyla bir ölçüde bu zafiyeti kapatıyor Fallada. Epik olmak için destana ihtiyaç duymayan bir roman çıkıyor ortaya sonunda.
Bu roman maalesef Flamingo Yayınları'ndan çıkması hasebiyle şanssız. Flamingo, romanı yüzlerce yazım hatasıyla hiç oralı olmadan basmış. Arka kapağa romanın yarısını yazmaları da bambaşka bir mesele. Neyse ki uzun zamandır bu tuzağa düşmeyen tecrübeli bir okurum. Yine de Flamingo işbilmezliğine rağmen bu roman illaki okunmalı.