Sosyal medya kapsamında sık sık karşılaştığım, benim de çok sevdiğim kalemlerden birisi Virginia Woolf. 1882 doğumlu olmasına rağmen günümüzde hala okuru, üstüne düşündürebilen birçok çağdaş eser ortaya koymuştur keza Kendine Ait Bir Oda da bu eserlerden birisi. Başlangıçta, yazarımızdan “kadınlar ve kurmaca” başlıklı bir konuşma istenmesine şahit oluyoruz. Bu istek çerçevesinde nelerden bahsetmesi, ne söylemesi gerektiğini düşünen yazar yavaşça bizi içine çekiyor, kendi ile bütünleştiriyor ve tek zihin haline getiriyor. Yolun buradan sonrasına bir okur olarak değil, yazarın bir parçası olarak devam ediyoruz. Bilinç akışı tekniği ile yazılmış, anlamlandırmaya yönelten bazen düşündüren bazen de sahip olduğumuz değer yargılarını sorgulatan bir eser olduğunu söyleyebilirim. 19 -20. yüzyılda kadının toplumdaki yeri, kadının görevleri ve kadınlara veril(mey)en önemi çok net görebiliyor; neden kadınlar yazın dünyasına girememiş, neden içimizden bir Shakespeare çıkamamış sorularına kendi çapımızda da olsa bir cevap bulabiliyoruz.