Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

80 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Çağımızda herkes için bir korku çeşidi var. Bunun içinde yerfıstığı ezmesinin, yerken, damağa yapışmasından duyulan korku çeşidi olarak arakibutirofobi, sakaldan ya da sakallı kişilerden korkmanın çeşidi olarak pogonofobi ya da güzel kadınlardan korkmanın çeşidi olarak venüstrafobi gibi korku çeşitleri de var. Fakat Zweig'ı bilirsiniz. Etiketlendirmelerle vakit kaybetmez bizim Zweig. İnsanın içinde olup biten buhranları en kesif bir şekilde ne yapar ne eder ama anlatmasını bilir. Sahi neyden korkmuyoruz ki biz artık? Her gün korkacağımız yeni şeyler çıkıyor karşımıza. Korkunun bir süreç olduğunu bildiğimizden ötürü de sonucun soru işaretleriyle dolu olması bizi daha da alt ediyor çoğu zaman. YKS ve SBS'lere giriyoruz geleceğimizden korkuyoruz, pişmanlıklar duyuyoruz geçmişimizden korkuyoruz, anı yaşayamıyoruz şimdiki zamanımızdan korkuyoruz... Sevilecek insanlar çıkıyor karşımıza ve biz sevmekten korkuyoruz, karşımızdaki insanlara onların istediği türden hareketler yapmazsak da sevilmemekten korkuyoruz... Sanki kitaptakine benzer olduğu gibi hayattaki her parçanın bize şantaj yapmaya çalıştığını düşündüğümüz bir ortamda büyüyoruz. Korkarken bile doğru dürüst korkamıyoruz, çünkü korkunun mistikliği arasında kaybolup gidiyoruz. Damarlarımız genişliyor, kan basıncımız artıyor, kalp atış hızımız artıyor, göz bebeklerimiz büyüyor... Aynı kedilerin nereye gittiklerini bilmeden rastgele yürümeleri gibi biz de rastgele yürüyoruz ölüme kadar. En çok da ölümden korkuyoruz denilir her zaman fakat hiç ölümle barışık olmayı deniyor muyuz? Belki de o zaman korku sürecinin sonunu göreceğiz. Belki de o zaman korkularımızın yersizliğini nice özgürlüklerimizle birleştireceğiz. Iron Maiden'ın da dediği gibi karanlığın korkusu zaten esas olan. En karanlık olan da insanın nefsiyle, vicdanıyla ve kendisiyle verdiği o savaşın rengi değil mi? Belki de senden habersiz kaç hücre intihar ediyor içinde? Yoksa Zweig bir adrenalin şırıngasının mı içinde? Kitapta bahsi geçen piyanistin, piyanonun tuşlarına vurduğunda seyircilerde oluşan ürperme gibi beynimizin vurduğu tuşlara karşı kalbimizin korkusunu engelleyebiliyor muyuz? Sınırlarını bilmediğimiz her şey korku doludur. Zweig da insan ruhunun sınırları konusunda Freudspor'lu olduğu için senden korkuyorum Zweig. Zamanında böyle kitaplar yazabilmiş olduğun için korkuyorum. Zira senin de dediğin gibi uzaklarda iyiliksever, kocaman bir güneş gibi iyileşme umudunun olduğunu ben de biliyorum. Fakat ben zaten korkamamaktan korkuyorum. Çünkü bilim adamları yüzlerce korku çeşidi sıralarken korkamamaktan korkmanın tanımını es geçmişler. Daha tanımlandırılmamış bu korkma çeşidini 1934'ten sonra Brezilya'da senin gerçekleştirdiğini biliyorum. Hitler sana ve eşine korkamamaktan korkmayı öğretmişti çünkü. İyi ki zamanında korkmuşsun. Çünkü Allah'ın Amazon Ormanları'nda yeni böcek türleri keşfetmek varken Satranç kitabını o kesif korkuyla yazabilmişsin. Korku deyip de geçmeyin, bir gün ruhunuzun depresif sınırlarında perende atarken olur ki Korku kitabına rastlarsanız alabildiğinize korkun diye. Çünkü korku özgürlüktür. Devamını Göster 13 28 392 Damla Köseoğlu Damla Köseoğlu Korku'yu inceledi. @liridalyne·01 Nis 2017·Kitabı okudu 80 syf. ·2 günde·Beğendi·8/10 Korku genel itibariyle gerçek bir tehlike ya da tehlike olasılığının, düşüncesinin uyandırdığı kaygı duygusu olarak tanımlanır. Daha birçok şekilde tanımlanabilecek, üzerinde derinlemesine inceleme yapılabilecek korku kavramının ne şekilde ortaya çıkabileceği, insan bilincindeki etkilerinin neler olabileceği gibi sorular, Stefan Zweig'ın 70 sayfalık hikayesiyle cevap buluyor. Okuduğum ilk Stefan Zweig kitabı olan "Korku" insanoğlunun en temel duygu durumlarından birini ele alıyor. Çeşitli nedenlerle insanı pençesine alan ve kolay kolay bırakmayan korku hissini. Stefan Zweig vermek istediği mesajı, okurda uyandırmak istediği duyguları sayfa sayısını kısa ve öz tutmasına rağmen kişiye başarılı bir şekilde aktarıyor. Yani kitaplarının geneli az sayfa sayısına sahip olan Zweig, "az cümleyle çok şey nasıl anlatılabilirin" bariz örneklerini veren yazarlardan biri. Kitabın konusundan kısaca bahsedecek olursam; Irene Wagner, avukat olan eşi ve iki çocuğuyla gösterişli bir hayat süren, maddi kaygı nedir bilmeyen bir kadındır. Bu rahat ve ışıltılarla bezenmiş hayattan sıkılan Irene, kendisini genç bir piyanistin kollarına atar. Ancak Irene'nin yaptığı kaçamaklardan haberdar olan bir şantajcı Irene'yi hayatını alt üst etmekle tehdit etmektedir. Sıkıldığı için kendini acınası bir maceraya atan Irene, şimdi sıkıldığı her şeyi kaybetme riskiyle karşı karşıyadır. Sahip olduğu birçok şeyin nankörü olan insan, elindeki şeylerin değerini ancak onları kaybettiğinde ya da kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldığında anlıyor. Elindekilerle asla yetinmiyor insanoğlu. Karnı doysa ruhunun doymadığından, ruhu doysa karnının doymadığından dem vuruyor. İkisi de tatmin edildiğinde bu kez "Sıkıldım" diyor "Biraz risk iyi gelir" diyor. Sonuç mu? Maddi-manevi tüm doygunluklarını kaybetme korkusuyla karşı karşıya kalıyor. Peki, kötü bir şey yaptınız diyelim. Ne kadar kötü olduğunun önemi yok, küçük ya da büyük bir suç işlemiş kişi evindeyken, dışarıda gezerken sanki herkes kabahatinden haberdarmış gibi hissediyor. O his kemiriyor insanın içini. Başka insanların suçlarına, hatalarına mantıklı ve adil bir şekilde yaklaşabilen kişi, konu kendisi olduğunda adil yargı yeteneğini kaybedip yaptıklarına kılıf uydurmaya çalışıyor. Bir de şu durum var: Burun buruna geldiğinde insan zihnini rahat bırakmayan durum, belirsizlik durumu. Yaptığınız eylemlerinin sonucunun iyi mi kötü mü olacağını ya da bu eylemin hayatınızı mahvedip mahvetmeyeceğini düşünürken içinize kazınan belirsizlik durumu. Bazı konularda siyahı beyazı bilmek çok daha rahatlatıcı olurken, griler insanı boğabiliyor. Psikolojiye, özellikle Freud'a duyduğu ilginin, ortaya başarılı psikolojik tahliller koymasını sağlayan Zweig "Korku" ile beğenimi kazandı. Bir çırpıda bitirilecek ancak etkisi kendisi kadar kısa sürmeyecek bir kitap okudum. Bir sonraki Stefan Zweig kitabım Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat olacak. Son olarak sizlere şunu söylemek isterim: "Yaptığınız hatalarla yüzleşin, hatanızı kabul edip yüzleşmediğiniz her gün, her saat, her dakika sadece endişenizi ve korkunuzu artıracaktır." Keyifli okumalar.
Korku
KorkuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Yayınları · 2022103,4bin okunma
··
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.