Gönderi

Küreselleşme, “yeni”lerin belki de en tartışılabilir olanı. Sosyolog Leslie Sklair, ekonomiyle ilgili bol bol ayrıntı vererek, küreselleşmenin XX. yüzyıl ortalarının çokuluslu şirketlerini büyütmekten başka bir şey yapmadığını iddia etti.* Sklair, Amerika’nın çokuluslu şirketlerinin bir zamanlar oynadığı rolü sonunda Çinlilerin üstlenebileceği fakat oyunun aynı kalacağı görüşünde. Sklair’in yeni sayfa eleştirmenleri ise bir sürü başka şüphe götürmez maddi gerçeği art arda sıralayarak karşılık veriyor: Küresel bir ekonomi içinde birbiriyle bağlantılı koca koca kentlerin tamamen kendi başına yükselmesi, iletişim teknolojisindeki ve ulaşımdaki yenilikler; insanların önceden yaşadıkları yerlere, birbiriyle iletişim kurma şekillerine yahut malların bir zamanlarki nakledilme biçimine hiç mi hiç benzemiyor.
*Leslie Sklair, Globalization: Capitalism and Its Alternatives. Oxford UP, Oxford, 2002.
·
4 views
Mir'at-ı Cünun okurunun profil resmi
Önceki sayfa Marx’tan bu yana kapitalizmin tek değişmezi istikrarsızlık oldu denebilir. Piyasalardaki karmaşa, yatırımcıların seri karar ve uygulamaları, fabrikaların aniden çoğalması, kapanması ve taşınması, daha iyi işler ya da herhangi bir iş arayan işçilerin toplu göçleri biçiminde: Kapitalizmin enerjisini yansıtan bu görüntüler XIX. yüzyılı istila etti ve geçen yüzyılın başında başka bir ünlü deyişte, bu kez sosyolog Joseph Schumpeter tarafından sözcüklere döküldü: “yaratıcı yıkım”. Günümüzde modern ekonomi, üretimin, piyasaların ve finansın küresel yayılımı ve yeni teknolojilerin doğuşu nedeniyle, sadece bu istikrarsız enerjiyle yüklü gibi görünüyor. Ama bugün değiştirme işinin içinde olanlar, daha büyük bir kargaşa içine sürüklenmediğimizi, tarihte yeni bir sayfa üzerinde durduğumuzu iddia ediyor. Siyah-beyaz karşıtlıklar hep şüphe uyandırır, özellikle de ilerlemeden söz ettiklerinde. Eşitsizlik meselesini ele alın. Britanya’da, 1880’lerde tarım alanında yaşanan krizin hemen öncesinde, ülkedeki servetin %43’ü dört bin ailenin elindeydi. XX. yüzyılın son yirmi yılında bağlamı farklı da olsa eşitsizlik yine barizdi. Britanya ve Amerika’daki ailelerin en tepedeki beşte birinin serveti bu yirmi yıl içinde büyüdü; ailelerin en tepedeki onda birinin serveti büyük oranda, en tepedeki yüzde birinin serveti ise katlanarak büyüdü. Gerçi en dipteki göçmenler de biraz zenginleşti ama Anglo-Amerikan nüfusun ortadaki beşte üçlük bölümü yerinde saydı. Uluslararası Çalışma Örgütü [International Labor Organization] tarafından yapılan yakın tarihli bir çalışma bu eşitsizlik tablosunu daha açık hale getiriyor: Gelir eşitsizliğinin arttığı 1990’larda yarım gün çalışan ve eksik istihdam edilen işçilere servetten düşen payda keskin bir düşüş olmuştur. Britanya-Amerika spektrumunda artmakta olan eşitsizlik yaşlı nüfusu da etkiliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.