Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

500 syf.
10/10 puan verdi
Düşünce ve bilimin geçmişi feminist bir yaklaşımla değerlendirildiğinde fikirlerin, bilimin, geleneklerin tamamının birer cinsiyet ideolojilerinden ibaret olduklarını görmek mümkün olacaktır. Cinsiyet ayrımcılığı, ataerkil düşüncenin vazgeçilmez bir unsuru olarak kadını ''özel alan'' ilan ederek ikincileştirip, eş olmak (denk olmak), eşit olmak felsefesinden uzaklaştırmaktadır. Antik Yunan felsefesinden bu yana tarih içerisinden sürekli makineleşerek bir sonraki nesil ile devam etmiştir insanlık. Bu dönüşüm şekli gelişim şeklini, gelişim şekli ise dönüşümün harekete geçmesine neden olan düşünce şekline yeniden tesir etmiş ve bu döngü içerisinde insan kendisini soyutlamaya kadar götürmüştür durumu. Düşünce-eylem arasındaki bir sığlık ve çarpıklık ekolojistler ve feministler tarafından oldukça derin bir incelemeye tabi tutularak doğa sorunları şemsiyesi altında insanlar arası tahakküm ele alınırken insanlar dışı tahakkümler de değerlendirilmiştir. Bu yüzden ekolojik-feminist felsefe ve anaerkil düşünce insanlığın önündeki tek çıkış yoludur. İnsan kendini kurtardığı gibi doğayı ve diğer canlıları da kurtaracaktır bu sayede. Bu benim gözümde bir tür Nuh'un gemisi vasfı taşıyor. Erkek egemen söylemde doğa-kadın özdeşliği kurulmuştur. Bu olumsuz bir anlamdadır. Kadın özellikle toprağa benzetilerek, yerleşik hayat ile birlikte erkek toprağa ''sahip olma'' ayrıcalığına kavuşmuş olacaktır. Günümüz şehirlerinde ise yansıması özel alan, kamusal alan olarak karşımıza çıkmakta ve kadın, kamusal alandan özel alana (erkeğe ait özel alana) çekilmektedir. Ekolojik açıdan baktığımızda ise insan kendisini yaratılmışların en üstünü olarak nitelediğinden dünyanın,doğanın efendisi rolüyle kendisini konumlandırır. İnsanlar arasında erkek egemenliği, insan-doğa arasında insan egemenliği, erkeğe kayıtsız şartsız bir iktidar sunmaktadır ki sorunlar da işte burada başlamaktadır. Doğanın bir araçtan başka bir değerinin olmadığı, yüksek kazanç ve tüketim için tek kullanımlık birer meta haline dönüşmesi bu mantığın birer sonucudur. Bu noktada egemen zihniyet düşüncenin ve bilimin amacını da dönüştürmekte ve bilim nihayetinde bir doğa düşmanı faaliyetlerin merkez üssü haline gelmektedir. Feminist felsefe 19. y.y.'dan başlayarak bahsettiğim yaklaşım ile savaş halindedir. Özellikle, 2. dalga feminizm hareketinin gezegenin içinde bulunduğu çevresel kriz sebebiyle doğa sorunsalına ilgisi daha da yoğunlaşır. Bu da 20. y.y.'ın feminist hareketini özü itibariyle şekillendirmiştir. Kitap da bu noktada Ekofeminizm'in gelişimini, ortaya çıkış nedenlerini, tarihsel haklılığını detaylı bir şekilde anlatmaktadır bizlere. Okunmasını şiddetle öneriyorum.
Ekofeminizm
EkofeminizmVandana Shiva · Sinek Sekiz · 201834 okunma
··
972 görüntüleme
Uğur De Molinari okurunun profil resmi
DÜNYAYI EKOLOJİK FEMİNİZM KURTARACAK. Ancak öncesinde sadece insan olabilmeniz gerekecek! Okuyunuz bu kitabı. Baş ucunuza koyup her dönem mutlaka bir tekrar ediniz.
daphead okurunun profil resmi
kitaplığıma ekleyeceğim bir kitap daha:))
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.