Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

283 syf.
6/10 puan verdi
Tutunabilenler
Akademisyen olmaya niyetli bir insan evladı olarak, rafta ara ara gördüğüm Bir Bilim Adamının Romanı'nı okumaya niyetlendim ara ara. Şu roman bitsin de başlayayım, şu iş bitsin de okuyayım derken seneler geçti. Ertelememin temel sebebi, romanın biyografik roman olması hasebiyle biraz sıkıcı gelebileceği ihtimaliydi. Doktora tezimi bitirmeye çalıştığım şu günlerde ise artık bu ihtimali göz ardı edip okumam lazım dedim. Biyografik roman olarak baktığımızda belki de iyi denebilecek; ama genel itibarıyla Atay romanı değilmişçesine tekdüze olan bir roman diyebiliriz Bir Bilim Adamının Romanı'na. Bu değerlendirme elbette romanın konu ettiği Mustafa İnan'a dair bir değerlendirme değil, romanda anlatıldığı üzere kendisi hakikaten de müstesna özellikleri olan bir akademisyen, tam anlamıyla bir "tutunabilen". Romanın tekdüze olmaması için güzel bir temel atılmış aslında. İnan'ın vefatından dört yıl sonra verilen ödül töreniyle başlıyoruz. Burada bir öğrenci, hocayı tanıyan bir akademisyene Mustafa İnan'ı soruyor ve akademisyen de başlıyor anlatmaya. Kimi zaman bu üst kurgu göz ardı edilerek tamamen İnan'ın hayatına odaklanılıyor, kimi zaman bu düzlemden geri çıkıp İnan hakkında yorumlar sunuluyor. Aslen Malatyalı ama Adana'da doğmuş, küçükken damdan düşüp sonra da babasının bu çocuktan bir şey olmaz dediği bir çocuk Mustafa İnan. Ancak kısa zaman içinde görülüyor ki inanılmaz bir zekâsı var. Derslerde neredeyse not tutmayan; ama sonra konuları arkadaşlarına en ince ayrıntısına kadar anlatabilen ve anlatmaktan da zevk duyan biri var karşımızda. Hatta notlarını isteyen birine sen benim notlarımı anlamazsın deyip vermiyor; ama gel sana konuyu anlatayım diyor. Akademisyenlik dönemi de aynı yaklaşımla geçiyor: Her isteyene yardımcı olmaya çalışıyor, tartışmalara girmek istemiyor, iyi niyetini her daim ön planda tutuyor. Ben romanı iki açıdan okudum diyebilirim. Önceliklerimden biri, yetmiş yıl öncesinin akademi dünyasının sıkıntılarını öğrenmekti. Gördüğüm kadarıyla günümüzdeki sıkıntılar süreğenmiş: Dışarıdan sipariş aldığı işi öğrencisine yaptıran hocalar, derslere girmeyen hocalar, tüm sınıf dersi geçemesin diye uğraşan hocalar, nitelikli akademisyen eksikliğinden dolayı işe alınmak durumunda kalınan niteliksiz hocalar, geçim sıkıntısı çeken hocalar... Tüm bunların yanı sıra, özellikle de öğrencisine anlattığı konu hakkında bir merak uyandıracak hocaların yokluğu canımı yaktı. Mustafa İnan böyle olmamaya çalışan bir hoca. Bir yandan da öğrencisine matematiğin o güzel dilini anlatmaya çalışan bir hoca. Dil demişken, benim için romanın en güzel kısımları İnan'ın etimoloji ve divan edebiyatı merakı oldu. Hocanın işe giderken Fuzuli'den beyitler ezberliyor oluşu da güzel bir ayrıntıydı. Bu edebiyat merakı bizi romanı okuduğum diğer açıya getiriyor. O da Osmanlı'daki İslami paradigmadan sıyrılıp laik bir paradigmaya geçmiş Türkiye'deki toplumsal dönüşüm. Mustafa İnan'ın divan edebiyatı merakı bu bağlamda hayli farklı bir öge haline geliyor. Mustafa İnan'ın kitapta sunulan hayatı oldukça çağdaş özelliklere sahipken, bu divan edebiyatı ilgisi, Doğu-Batı arasında kalmışlığımızın işaretlerinden gibi görünüyor. Öte yandan İnan'ın Adana şivesinden yıllar sonra dahi vazgeçmeyişi, yurtdışında vefat ettiğinde eşinin "geleneklerimize göre" olması maksadıyla yıkanıp kefenlenmesi için imam araması ve bazı hadis-i şeriflere atıf yapılması gibi bu bağlamda değerlendirilmesi gerektiğini düşündüğüm ayrıntılar da var. Tüm bunların yanında İnan'ın bir ara masonluğa ve hatta Hinduizm'e ilgi duymuş olması da seküler bir gerçeklikte karşımıza çıkacak arayış örneklerinden gibi geldi. 27 Mayıs darbesinin devrim olarak nitelendirildiği sayfalarıysa içim üşüyerek okudum maalesef. En azından şöyle güzel bir cümle var romanda: "Devrimci oldun diye, sana verilen bilgileri öğrenmeden yükselmek hakkına sahip olmadığını unutmayacaksın." Sonuç olarak, Bir Bilim Adamının Romanı, tekdüze olsa da tabiri caizse kırk yılda bir gelecek bir akademisyen olan Mustafa İnan'ın hayatını anlatıyor. Döneminin sorunlarını anlatıp tartışıyor olsa da benzer sorunları yaşamaya devam ediyoruz. Akademisyen olmayı düşünenlerin veya düşünebilecek yaşta olanların kesinlikle okuması gerektiğini düşünmekle beraber, genel okur kitlesi için okunması elzem bir kitap olduğunu söyleyemeyeceğim. Romandaki Mustafa İnan ile ilgili çeşitli eleştiriler olabilir veya bazı şeylerin abartıldığını düşünenler de olabilir. Atay'ın romanda verdiği cevabı buraya alarak incelemeyi sonlandıralım: "Ben bu efsaneleştirmeye pek karşı değilim aslında, ... Yeter ki efsaneleşen kişi buna hak kazansın. Ne yazık ki insanların kalabalık bölümü, olanları biraz büyütmezsen pek etkilenmiyor. Tek başına elli kişiyi birden kılıçtan geçirdiğini anlatmazsan kahraman olamıyorsun. Üstelik bilim masalları da zararsız. Buna inanan, bilim kahramanlarının efsanelerine özenen, sonunda olsa olsa profesör filân olur; hiç olmazsa insan kasabı olmaz. Böyle bir özenti sonunda sahte bir bilim adamı bile olsa, sahte kahraman olmaktan iyidir bence."
Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan
Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnanOğuz Atay · İletişim Yayınları · 202017bin okunma
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.