Kitaplar (romanlar-hikayeler) bize ne anlatırlar?
Pişmanlıklar, acılar, tecrübeler, hayaller, ihtiraslar...
Dünyada, kısacık hayatımıza sığdıramayacağımız kadar yaşanılacak deneyimlerin yanında yaşanmasının da her an kuvvetle muhtemel olabileceği deneyimlerle doludur. Çoğunu ya zaten yaşarız ya da deneyimlemek zorundayızdır. Fakat hepsini yaşamak, yüz sayfalık bir kitaba çok daha fazlasını sığdırmaya benzer; her sayfa total ömrümüzün bir yılını temsil ediyorsa, yüz sayfaya bile nasıl bir hikayenin yazılacağı halihazırda bizler için bir muammadır.
En iyiyi düşünüp en kötüsüne hazır olmak felsefesine hareketle etrafımızda olup biten sayısız deneyimlere de kör olmamamız gerektiği gibi, bu sayısız deneyimlerden hangisinin bizi bulacağını beklemeden daha önce davranıp dizginleri, yani başka deyişle kalemi devralıp kitabımıza gidişatı kendimizin yazmaya, yönlendirmeye başlaması gerektiği gerçeğidir. Çünkü hayat her an yeni bir muamma deneyime gebe olabilir. Bu muamma deneyimleri yaşayan ve bize aktaran usta yazarlar da bulunabilir ve kendi birikimlerinden yararlanmamızı çok isterler.
Fakat hayatımıza dahil olmayan bu deneyimleri gerçek anlamda deneyimlemek ve en gerçeğine yakın hissedebilmek için ise, ancak, gerçek hayatta gerçekten deneyimlemiş birine, ayrıca tahlil yeteneğine ve birikim düzeyine ihtiyaç duymamız, bir başka gerçektir.
Gel gör ki, Dokuzuncu Hariciye Koğuşunda, 15 yaşında bir çocuğun, daha o yaşta yaşadıkları gibi...
Kaç kişi bedeninin en önemli uzuvlarından birini kaybetmenin eşiğine kadar gelmiştir ki? -Geldi diyelim, peki bunlardan kaç kişi Peyami Safa gibi Türk edebiyatında ilk kez, insan ruhunun derinliklerinde ve labirentlerinde dolaşabilen ve deneyimlediği ıstırapları yansıtabilecek donanımda bir yazardır?
***
Dostoyevski bir eserinde, idrakin biricik kaynağı ıstıraptır, der. (Yer Altından Notlar)
Peyami Safa da bu eserinde, benzer bir şekilde, ıstırabın ilacı yine ıstırabın kendisidir, der.
"Istırabın derinliklerine indikçe sevincimizi kaybetmek korkusu kalmadığı için, yeni bir sevinç başlıyor: Istırabın ilacı ıstıraptır".
O halde hakiki idrak için ıstırap çekmek varken ne diye kitaplarla vakit kaybedelim ki?
İşte yazarlar tam da bu konuda el uzatıyorlar; biricik idraklerinin kaynağı olan sözümona ıstıraplarını biz okuyuculara kolay yoldan, en sahici tahlilleri ve en etkileyici anlatım yetenekleri ile biz olası gereksiz tekerrürlere düşmeden önce aktarabilmek.
Belki de bazen gerçek idrak için yanmak, ıstırap çekmek şarttır; Nazım Hikmet'in bir şiirinde dediği gibi:
"Ben yanmasam
Sen yanmasan
Biz yanmasak,
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?"