Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

1062 syf.
7/10 puan verdi
·
42 günde okudu
Müthiş isimleri ve anlatışıyla püfür püfür rus edebiyatı. 37 fazlalıkla Karamazov Kardeşler (yine bir Rus) rekorunu egale edip birinciliğe oturan kitabım. Uzun bir kitaba başlamak, diğer kitaplara başlamak ile aynı şey değil. Bir diziye (en az 100 bölümlük) başlıyormuşsun gibi hissettiriyor. Uzun bir süre o kitabı okumak kitapla aranda farklı bir bağ oluşturuyor (mesela Zweig kaliteli bir yazar ama kitapların çabuk bitmesi çerezlik hissi uyandırıyor). Kitaba geçersek başta sosyete ve ilişkilerin anlatılması ve seneryonun akışkan olması (karamazovdan ayrılan en büyük yanı) biraz Türk dizisi tadı verdi ama yinede okutturuyordu (bu tadı verdiği için yakasım gelen kitaplar vardı, bu kitapta bunu hissetmemem bir fark olduğunu gösteriyor). Nedir bu türk dizisi kurgusu? Bazı incelemelerimde de kullandığım için açıklamak istedim. Eğer TV deki türk dizilerine maruz kaldıysanız aşırı saçma ve yapay bir seneryo, kişiler buram buram klişe. Ve neredeyse hepsi copy paste. Ama aldatma olayına geldikten sonra (her ne kadar türk dizilerine uygun bir akış olsa da) canımı sıkan bu şeyden daha da uzaklaşıp kitaba olan ilgim arttı. Bunu onayladığım ya da beğendiğim için demiyorum ama her şeyin aniden olması (bir kaç yerde daha vardı, bu tolstoyun tarzı galiba) bende bir şok etkisi (etkilenme) yarattı (bir eseri tüketirken nadiren yaşadığım bu his kitaba karşı olumlu duygumu çok arttırdı). Daha da önemlisi kitap bana şuana kadar hiç düşünmediğim bir olgu karşısında beynimde bir tartışma başlattı (zweig ın "korku" kitabınıda okudum, ama nedense ana konunun aldatmak olmasına rağmen hiç üzerinde durmamıştım). Kitapta bu kadar iyi bahsedilen bir kadının böyle bir şeyi yapması anlamsız gelmişti, her ne kadar kişisel zevkler ve iyilik aynı kavram olmasalar da burada ki aldatma olayı kocasına karşı çok büyük bir kötülük. İlerledikçe düşüncelerim başka bir yana kaymaya çalıştı, annaya hak vermeye çalıştım, dolaylı yollardan arkadaşlarıma bununla ilgili soru sordum ( en başta kendime sordum) ve bu tartışmalar sonucunda şu sonuca vardım: gerçekten iyi diye bahsettiğimiz biri rezalet bir durum içinde olmadığı sürece (olsa bile önce boşanmalı) aldatması büyük bir yanlış. Kitaptan anladığıma göre Anna gayet bir eli yağda bir eli balda diyebileceğimiz durumda ve bir sahnesinde Dolli Anna'nın evlenirken ki yüzündeki mutluluğundan bahsediyordu(yani istekli bir şekilde evlenmiş, bir zorlama da yok). Keşke Anna'nın evlenme süreciyle ilgili biraz daha ayrıntı verilmiş olsa anna'ya karşı daha net yorumlarım olurdu. Bir başka zorlandığım konu: Boşanmama. En başta itibar sarsılmaması için diyebilirdik (sosyetenin diline çoktan düşmüş, itibar mı kaldı?) Ama sonra herşey herkese karşı açık olduğu zaman neden boşanmakta bu kadar sıkıntı çıktı (oğlunu bırakıp giden kadına karşı oğlunu düşünüyordu argümanı tamamen geçersizdir, zaten en sonunda boşanmaya da razı oldu (sırf vronsky'nin ilgisi için, burada sevgi karşılaştırması yaparsak vronsky > serjoya ( zaten kızını sevmemesi çokta çocuk yanlısı biri gibi gelmedi bana)). Tolstoy bazı olayları çok hızlı geçiyor ama bunu göze çarpmadan ve itici gelmeden yapması ne kadar büyük bir yetenek olduğunu gösterir. 950'lere gelesiye kadar Anna'nın intihar edeceğini hiç düşünmemiştim ama bu olaya karşı çok güzel hazırlayıp psikolojik öğelerle anlatımıyla (herşeye karşı bir farkındalık) intihar edeceğini yüzümüze vurması çok hoştu. Anna karakterine genelleme yaparak çıkarabileceğim sonuç: ilgi hastası. Dopamin mantığıyla düşünürsek aldığı ilgi çok hoşuna gitti ama belli bir süre sonra ona bu yetmedi ve daha fazlasını istedi, her zaman bu döngü tekrarlandı ve öyle bir ana geldi ki artık onu tatmin edecek ilgiyi bulamıyordu ve agresif davranışlarıyla vronsky'yi kendinden soğutup ilginin daha da azalmasına neden oldu. Bu durum onu takıntı sıkıntısına soktu ve bu takıntılar onu intihara götürdü. Bu karakteri burada sonlandırabiliriz :). Diğer ana karakterimize geçersek: Levin. Kitabın isminin Anna olmasına rağmen Levin de bir ana karakter. Üzerine denilebilecek bir şey yok, son 50 sayfa haricinde beni etkilemeyen bir karakter ama bu sevmediğim anlamına gelmiyor. Boşlukta. Kendisi de ne olduğunu bilmiyor sadece yaşıyor. Bu nedenlerle kendimi bağdaştırdığım bir karakter ama en son tanrı ve din üstün bir olgudur onu bilim ile bulamayız safsatasını (kitap dışı kendi düşüncem (: ) yapmasaydı keşke (evet bilim ile bulamayız ama bu bizim acizliğimizi gösterir, bir tanrının varlığını değil). Kitaba Anna ve diğer kişilerin açısından bakarsak sadece sosyete, aşk, aldatılma ve yaşayıp gitmeyi görürüz (Annan'ın kocası bir fark olarak siyaset katıyor sadece). İşte Levin burada ortaya çıkıyor ve bu yüzden ana karakter. Kitapta yan konu olarak küçük küçük çoğu şeyden bahsediliyor ve bu sahnelerin büyük bir çoğunluğunda Levin de var. Levin, kitaba olaylar dışında tartışma konuları sunmak için yaratılmış bir karakter olduğunu düşünüyorum. Diğer karakterlerler üzerine de bazı şeyler yazmak isterdim de yan karakterlerden öte değiller (vronsky bile). Gereksiz uzatmaya gerek yok. Kısacası benim için tüketmeye değer bir kitaptı.
Anna Karenina
Anna KareninaLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Yayınları · 201939,4bin okunma
·
24 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.