Edirne önünden Urfa’ya kadar
Her yerde inilti, gözyaşı vardı.
Mektepler, mabetler, yurtlar, ocaklar
Birer boş harabe, birer mezardı.
Ecdadın en yüksek mukaddesatı:
Tarihi, bayrağı çiğneniyordu.
Endülüs halkının mukadderatı
Türk’e verilmek isteniyordu.
O kara günleri yaşıyorduk ki
Merhamet, adalet hepsi yalandı.
Bu günler tarihin itham ettiği
Devirler gibi bir melun zamandı.
Böyle bir zamanda ey kahraman sen
Kurtuluş gününde şüphe etmedin.
Dost düşman “Bu devlet ölüyor” derken
Ortaya atılıp sen “Hayır!” dedin.
Bir hain ve alçak tiran’a karşı
“Bir millet satılmaz!” diye haykırdın.
Cellâda verilmek istenen başı
Dik tutup ölüme şarkı çağırdın.
İnönü, Sakarya ve Dumlupınar...
Bunlarla mağrur ol sen ey muzaffer!
Ölümün yonttuğu bu yalçın taşlar
Tarihe dikilmiş tunç abideler.
Metristepe’den yükselen kubbe
Şerefin, namusun bir siperidir;
Şu Duatepe’yle şu Kocatepe
Bir büyük türbenin bekçileridir.
Bu aziz toprakta yurt için ölen,
Hürriyet yolunda can verenler var;
Bir büyük aşk için kanı dökülen,
Hak için mucize gösterenler var.
Ben seni burada bir dağ üstünden
Güneşin doğduğu bir yerden gördüm;
Sevinçle ağlayan halkın önünden
İzmir’e Bursa’ya giderken gördüm.
Sen burdan yoluna bakan yerlere
Yelesi dalgalı atını sürdün;
Kızları ağlayan kırk esir şehre
Hürriyet götürdün, necat götürdün.
Bak, senin sunduğun bu kutlu zafer
Yaşlıyı genç etmiş, çirkini güzel;
Bak, burda görülen bütün çehreler
Şerefle yükselmiş birer tunç heykel.
Bak, burda alınlar yukarı kalkık,
Ormanda ağaçlar kadar sayısız,
Çarptığı duyulan bağırlar açık,
Bir türkü söylüyor burda her ağız.
Zira, sen milletler esaretini
Lağvetmek ruhuyle dünyaya geldin;
Gururun ve hırsın cinayetini
Cezaya çarpacak bir demir eldin.
Senin de ruhunda aslanlar, devler...
Hayata hükmeden kudretler vardı;
Gözünün içinde lavlar alevler...
Varlığı titreten dehşetler vardı.
Esirler, mazlumlar için sende de
En içli şairin bir kalbi vardı.
Harise, zalime karşı çehrende
Bir korkunç devrimci gazabı vardı.
Sende de dünyalar devirenlerin
Ayakta tutmayan darbesi vardı;
Zamanı yolundan çevirenlerin
Zincire vurulmaz hür sesi vardı.
Şüphesiz, Türklerin, sen ey halâskar
Bu dehre şan veren kahramanısın!
Lâkin kahraman olduğun kadar
Asrın da en büyük bir insanısın.
Bu arzın o aziz evlâdısın ki
Sesinde dünyanın davaları var.
Her esir toprağın üzerindeki
Mazlumlar seninle bir gurur duyar.
Hürriyet âşığı olan her millet
Seni bir hemşeri yapmak istiyor;
Büyüklük arayan bir insaniyet
Sana: “Ey kahraman, benimsin!” diyor.
Zira sen: “Hak ben’im!” diyen kuvvete
En adil silâhı kullanan erdin;
Kahraman arayan her memlekete
Kendini bir örnek diye gösterdin.
Ne mutlu sana ki doğduğun toprak
Dünyanın en kutlu bucağı oldu:
Zaferle diktiğin alevden bayrak
Her ırkın hürriyet sancağı oldu.
Bunun her damlası bir fenerdir ki,
Yayılan ışığı bütün beşerin.
Dikenli yollarda bir ülkedir ki,
Kanayan ayakla yürüyenlerin.