Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Dijital Cehalet
İnsan arabayla yolunu bulurken, müzik dinlerken, tatile giderken, araba, ev, ayakkabı satın alırken, arkadaş edinirken, yatırım yaparken, seyahat ederken, kendi kararlarını vermeyi -ismi lazım değil- büyük teknoloji şirketlerine havale ederken zaten modern okuryazarlığın ona sağladığı cehaleti dahi istese de yaşayamaz hale geliyor. İnsanın cahil olma özgürlüğü ortadan kalktı. İnsanın okuryazarlığı onu diğer tüm canlılardan ayıran muhakemesini beslemeye yetersiz kalmaya başladıkça devreye insan-makine matematiksel ortaklığından çıkan dijital okuryazar sistemler giriyor. İşte paradoks burada belirginleşiyor. Bu farkın dijital okuryazarlığa sarılıp dijital cehalet ile mücadele ederek kapanacağını düşünenler, acaba dijitalin külli mi yoksa cüzi tarafına mı güveniyor? Dataizme mi sığınıyor, yoksa eğitim yoluyla yeni becerileri kazanmaya mı? Öğrenen makineler çağında insanın eğitimi ikilinin arasındaki rekabet için yeterli mi? Halbuki sorun tam da burada düğümleniyor; külli olan dijital ve onun cüzi olan okuryazarlık formları, insanoğlunun hemen hepsini sadece “kullanıcı”, “reklam gören” veya “data kaynağı” şeklinde kodlayanların elinde tuttuğu bir endüstri tarafından tanımlanıyor. Unutmayalım, dünyanın en büyük 10 şirketi neredeyse tamamı biyo-algoritmik ürünler ve hizmetler satar hale gelmiştir. Peki bu satırların yazarına “dijital cehalet” olabilir deme cesaretini veren, sayısal ürünler ve hizmetler zirvedeyken dijital cehalet halâ artıyor, hatta biraz daha ileri giderek dijital okuryazarlık basbayağı kendi başına (dijital) cehalete sebep olabilir hipotezini savunmaya sevk eden nedir? İşte o zaman, eğitimi sadece işe girmemize veya işimizi kaybetmememize yarayan bir araca indirgeyenlerin cehaleti yüzlerine vurulmadı. Dijital okuryazarlık, günümüzde herkesin diline pelesenk olmuş durumda. Küçük yaşlardan itibaren kodlama, robotik, STEM, maker, yapay zekâ, otonom araçlar, nesnelerin interneti, akıllı cihazlar gibi konulara rağbet her geçen gün artmakta. Bu aşırı ilginin temelinde birkaç sebep sıralanabilir: Birincisi, tüm dünyada dijital sektörlerin başını çektiği katlanan büyüme nedeniyle çocukların eğitimi de dijital dönüşüme bağlı kariyer planlamalarının bir parçası olarak düşünülmeye başlandı. Halbuki Dördüncü Endüstri Devrimi’ni kısaca anlatan Endüstri 4.0’ı karşılaması için Eğitim 4.0 tabiri ortaya atıldığında yine ve yeniden süslü bir kelime eğitim jargonuna kazandırıldığı için çok sevinmiştik. Ancak tüm bunlar olurken hiç değilse retorik seviyede eğitimi sadece endüstriye istihdam sağlayan bir bant sistemi gibi görmüş olabileceğimiz ihtimalini görmezden geldik. İşte o zaman, eğitimi sadece işe girmemize veya işimizi kaybetmememize yarayan bir araca indirgeyenlerin cehaleti yüzlerine vurulmadı. Çünkü insanı, öğrenmesini, insanın bilgelik yolculuğundan kopartma, eğitimi sadece endüstriye istihdam sağlayan bir fabrika olarak görme biyo algoritmik dijital külli iradenin biyo politik mirasları arasındaydı. Şimdilerde eğitim ve öğrenmenin fabrika ayarları denilince dijital okuryazarlık meselesini genelde her kesim artık kutsal derecesinde norm olarak benimsemiş gibi. Bir yerde eğitim, proje, okul, öğrenci varsa orada kodlama, robotik olmalı türünden bir zaruretin pratiğe dökülmesinden bahsediyorum, aslında şikâyet ediyorum. Eğitim 4.0 için dijital okuryazarlık bu denli olmazsa olmaz. Tüm bu süreçlerde 21. yüzyıl becerileriyle ilişkilendirilen geleceğin meslekleri tahminlerinin yanı sıra yeni bazı ihtiyaçların sonucunda gruplandırılan yumuşak ve sert beceriler eğitim çıktılarına dair taze taksonomiler öne sürmemize olanak sağlamaktadır. Düşünsenize taksonomisi hatırlamakla başlayan Bloom, Google’ın hemen her şeyin okuryazarı olduğunu görse ne derdi? En dar tanımıyla Google’ın okuryazarlığıyla, hatırlama gücüyle, dur durak bilmeden onun dijital külli iradesini dijital okuryazarlığımız vasıtasıyla beslemekten başka nasıl başa çıkabiliriz? 2020’nin ilk günlerinde Linkedin, elindeki zengin küresel istihdam, eğitim, beceri, iş gücü hareketliliği verilerini kullanarak blok zincir, bulut bilişim, analitik düşünce, yapay zekâ, kullanıcı tecrübesi, iş analizi gibi dijital okuryazarlık ve 21. yüzyıl becerileri bağlamında bundan beş on yıl öncesine kadar yumuşak beceri olarak hatırlanan başlıkları yeni sert beceriler olarak sıraladı. Bu çalışmayı McKinsey’in “İşimizin Geleceği” ile OECD Eğitim Biriminin Deloitte ile hazırlayarak Davos Zirvesi’nde sundukları “Gençlerin Kariyer Hedefleri ve İş gücünün Geleceği” raporları takip etti. Temel anlatım aynı; otomasyon geliyor, insanlar işlerini kaybedecekler, herkes yazılım ve benzeri teknolojik becerileri edinsin. Böylelikle dijital okuryazarlık neredeyse cehaletten kaçınmanın tek çaresi olarak empoze edilmişti. İkinci olarak eğitimde teknoloji kullanımına dair muhtelif görüşler konuyla ilgili bilimsel araştırmaları içinden çıkılamaz çok parçalı bir yapıya büründürüyor. Dijital desteği arkasına alan insan daha mı iyi öğreniyor acaba? Eğitim teknolojilerinin her türlüsünün öğrenmeye etkisi üzerinde çalışmalar o kadar fazla ki bu artış net bir tespite ulaşmamızı gerçekten zorlaştırıyor. Her şeye rağmen, rahatlıkla söyleyebiliriz ki eğitimde, sınıfta, okulda veya okul dışında çevrim içi veya çevrim dışı çeşitli araçların öğrenme üzerindeki etkisinin faydalarını savunanların sayısı hâlâ diğerlerine göre çok fazladır. Bunu sadece okulun yapılandırılmış iklimiyle ve alternatifleriyle sınırlı tutmamak lazım. Akıllı tahtalar, AR/VR, LMS’ler ve MOOC’lar kadar e-spor, dijital oyunlar, sosyal medya, video ve müzik platformları da öğrenmeyi, okuryazarlığı alabildiğine etkiliyor. Aslında asıl sorun biraz da burada başlamıyor mu? Kendilerini çevreleyen biyo algoritmik düzenin tüm ürün ve hizmetlerini eksiksiz ve yeterli olarak hem de kendi istediği gibi kullanabilen dijital hudayinabit çocuklar, dijital cehaletten etkilenebileceklerine ihtimal dahi vermiyorlar. Onlar için dijital mevzubahis olunca cehalet mümkün dahi gözükmüyor.
··
87 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.