Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ankara
Bugün hayatımın en mutlu anlarından ve farkındalıklı günlerinden biriydi.. Çok anlamlı olduğunu düşündüğüm ve benim kendi heyecanımı bastırabildiğimi düşündüğüm anlarından biriydi  Elimde detaylıca altları çizilmiş hayallerle süslenmiş dizeleri olan Kürk Mantolu Madonna kitabı vardı.. Ankara Kızılay da herkes koşuşturma bir dert bir tasa havası içerisindeyken farklı bişey yapmam gerektiğini düşündüm, kendi içimdeki mutluluğu tanımadığım insanın gülüşlerinde de yaşamak istedim. Kim olursa olsun, gözü gömüyor, kulakları duymuyor, belki yürüyemiyor farketmez, önemli olan 32 dişli bir güneş ışığını güldürebilmek, gülümsemenin yakıştığı bir bireye dokunmak istedim, ten tene değilde gönül bağıyla, gülümseme bağıyla.. Kalbim aynı maç öncesi patlatılan mısır tanecikleri gibi pat pat tık tık ediyordu, şaşırıyordum, nasıl olurda ağzım kururdu? Heyecandan mı, yaptığım daha doğrusu yapacağım çılgınlıktan mı?  hadi dedim, sokak köşesinden çıkan ilk kişiye bu kitap verilecek, hatta daha doğrusu eline tutuşturulacak ve arkaya bile bakmadan depar atılacak  tabi ki böyle olmamalıydı, malum kitaba gizlenmiş bir bomba kapsülü olabilirdi insan korkup kitabı yere fırlatıp alabilidiğine kaçabilirdi kitaptan  uzatmasam daha iyi gibi, sebepsiz cümlelerim sizi sıkmamalı..  hadi dedim başlıyoruz, karşıdan yaşlı bir teyze geliyordu, değil kitap okumaya mecali para kazanıp karnını doyuracak hali yoktu, elinde mendil kutusu vardı aynı zamanda sakız, bu anı düşünürken arkasını döndü ve ters istikamette yoluna devam etti, üzülmüştüm ama devam ettim beklemeye, 12 yaşlarında erkek çocuğu, ama böyle olmamalıydı, bu kitabı alan kişi bu geleneği devam ettirebilmeliydi, hissedemediğinden değil küçük kardeşin dizeleri, farklılığı oluşturmak için biraz daha zamanının olduğuydu.. bir anda sokaklar kimsesizler gibi kalmıştı, şansımdan sanırım herkes evindeki bilgisayarına, telefonlarına, oyunlarına saplanmıştı derken, biri çıka geldi karşıdan, evet mısır patlıyordu, kalp nehir gibi akıyordu gümbür gümbür, derken avuç içi terldi, kursağımdan kelimeler düğümlenmedi resmen döküldü uçsuz bucaksız deliklere, ama yeter artık dedim bu sefer olucak, sadece gülümse.. karşımdaydı, bakar mısınız? Efendim, buyrun dermişçesine bir bakış, ama kaygılı ve korkuyormuşçasına, elinde hızlıca tutuşturulan bir kitap, şaşırmış bakış, anlamsız bir gülümseme ve – bu hayatta gül ve mutlu ol .. döndüm, devam ederken yoluma tamyolun ortasında durup, -hayatta sana gülsün, diyip en anlamsız ve bacakların titrediği yürüyüşü hatta deparı yaşadım..  ama alabildiğine gülüyorum, gülümseme değil, 32 dişli bir hal.. yolu mu takip ediyodum yoksa hayatta unutamayacağım bu anın getirdiği mutluluk hayalimi mi? Bence ne olursa olsun, şiirden oluşmuş gibi düşündüğüm bu patika kaldırımı takip ediyordum.. kalbim zıp zıptı, deparımdan sonra bu olaydan sonra içmek için hazır bulundurduğum suyum hazırdı, kuruladım kursağımı, güldüm kendi kendime, Buğra dedim, bugün uyurken suçla kendini, bunca insan hüzün ve karamsarlık havası içerisindeyken bu kadar mutlu olamazsın, olmamalısın.. iyide insanlar küçük farkındalıklardan neden mutlu olmak istemiyor ki? Neden hep bir sitem ve matem havası? Neden gökyüzü masmavi değilde kapkara onlara? Yaşadıkları can sıkan anlar biliyorum fakat böyle devam edemez etmemeli hayat, yolumuz devam ediyor, şiirden kaldırımlarda yürüyoruz, kalbimiz dizelerden aldığı güneş ışığını, gülümsemesini istediğimiz yüzlerde bitmeli diye düşündüm, herneyse ne mutlu size, ne mutlu elinizde bulundurduğunuz mutluluğa, daim olun, şefkatli olun, şiir olun, mutlu olun bu hayatta ki hayat size gülsün.. gülüşlerinize gülüşler katılada şiir olasınız 
·
21 görüntüleme
aytaç buğra aksüt okurunun profil resmi
umarım her sızılı yara, mutluluktan kanat çırpmış bir şekilde uçup gider..
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.