Gönderi

49. Mektup
"Şurası kesindir ki, istidlal (akli çıkarım) alanı çok dardır. Delil ve fikir yoluyla yakin elde etmek çok zordur. Dolayısıyla yakin derecesinde bir imana erişmek için kalbi hastalıklardan kurtulmak kaçınılmazdır. Tıpkı şekerin tatlı olduğu konusunda yakin sağlamak için safra hastalığının giderilmesi, şekerin tatlı olduğuna dair delil getirmekten daha zaruri olması gibi. Maruz kaldığı safra hastalığı sebebiyle içinde şekerin acılığını hisseden bu kimse delillerle şekerin tatlı olduğunu nasıl anlayabilir ki! Üzerinde konuştuğumuz konuda da durum böyledir. Nefs-i emmâre şer'i hükümleri inkâr etmekte ve onların insan tabiatıyla çeliştiğine hükmetmektedir. Delille ikna olması beklenen nefsin inkârı sürdüğü müddetçe delillerle bu hükümlerin doğru olduğuna dair kesin inanç sağlamak doğrusu çok çetin bir iştir. Kazanılması gerekli olan söz konusu kesin inancın nefis tezkiyesi olmadan kazanılması çok çetin olduğundan nefis tezkiyesi zaruret haline gelmektedir. "Şüphesiz nefsini tezkiye eden felaha kavuşmuştur. Onu noksana uğratan da ziyana uğramıştır." (şems Suresi; Ayet: 9-10) Bu anlattıklarımızla sabit oldu ki, bu aşk şeriatı ve pak dini inkâr eden kimse, şekerin tatlı olduğunu inkâr eden kimsenin maruz kaldığı hastalığın bir benzerine maruz kalmıştır."
··
37 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.