Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

“Nâzım Hikmet” anısına... (15 Ocak 1902 - 3 Haziran 1963) (Asıl doğum tarihi 20 Kasım 1901 olmakla birlikte ailesi, 40 gün için bir yaş büyük görünmesin diye doğum tarihini 15 Ocak 1902 olarak değiştirmiştir. Ayrıca, eniştesi Memduh Ezine’nin -Nâzım Hikmet’in halası Mediha Hanım’ın kocası- anılarında ise 17 Ocak 1902’den bahsedilmesine rağmen yine de 15 Ocak 1902 daha çok kabul görmüş ve Nâzım Hikmet’te bunu benimsemiştir.) 3 Haziran 1963... Moskova... Nâzım Hikmet’in ceketi... Cebinde bir kâğıt... Kâğıtta bir şiir... Gelsene dedi bana. Kalsana dedi bana. Gülsene dedi bana. Ölsene dedi bana. Geldim. Kaldım. Güldüm. Öldüm. Nâzım Hikmet’in son şiiri... “Vera’ya”... Bir şairin yaşama, güzelliklere ve hüzne bakışının alçakgönüllü anlatımı... Koskoca ve kabına sığmaz bir hayatın hak ettiği en sade veda... Nâzım Hikmet... Bir insan, bir şair... 20. yüzyılın en büyük şairlerinden; büyük insanlığın şairi... Onun şiirlerinde yaşam bir belgesel gibidir, şiirleri tablo gibi izlenebilir, sinema olarak görselleştirilebilir. Nâzım konuşur, siz dinlersiniz; insanların hikâyelerini, mahpushane hikâyelerini, kadınların aşkların yoksulluğun Haydarpaşa Garı’nın kentin ormanın hikâyelerini, karlı kayın ormanının, yolculukların, savaşın, gelecek güzel günlerin hikâyelerini... Nâzım Hikmet... 2002 yılında (100’ncü doğum yılında) UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) tarafından yüzyılın şairi seçilmişti ve 2002 yılını UNESCO “Nâzım Hikmet Yılı” ilân etmişti. Ne tuhaf ve acıydı ki Türkiye o sıralarda Nâzım'ın vatan haini olup olmadığını tartışıyordu. Avrupa'daki merkezlerde adına lâyık şekilde kutlamalar yapılırken o yıl, ne yazık ki kendi ülkesinde yapılmadı. Çünkü o bir vatan hainiydi(!). Oysa o vatan haini, Asya-Afrika Yazarlar Birliği’nde kendisine yöneltilen “Bu adamın burada ne işi var, Türk vatandaşı değil ki bu.” suçlamasına tokat niteliğindeki şu cevabı vermişti: “Ben şiirlerimi Türkçe yazarım ve bir yazar, şiirlerini ve yazılarını hangi dilde yazıyor ve halkının dertlerini anlatıyorsa oraya aittir.” 25 Temmuz 1951’de Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığından çıkarılmıştı. Nâzım Hikmet’i hedef alan vatan hainliği yazısı ise 1962 yılında hükümet ve düzen işbirlikçisi bir Ankara gazetesinde (“Vatan” gazetesinde) çıkmıştı. O sıralarda Viyana’da, yakın dostu ‘Zekeriya Sertel’lerin evinde bulunan Nâzım Hikmet (28.07.1962), postayla gelen “Vatan” gazetesinin birinci sayfasında “Nâzım Hikmet Vatan Haini” başlığını görünce hem sinirlenmiş, hem de üzülmüştü. Nâzım’ı vatan haini olarak suçlayanlar, ya halkı sömürenlerdi ya da Nâzım’ı hiç okumamış, anlamamış olanlardı. Oysa Nâzım Hikmet, “Milli Kurtuluş Destanı”nı yazan tek Türk şairi ve halkımızın dertlerini anlatan ilk Türk şairidir. Onun yalnızca “Milli Kurtuluş Destanı”nı ve “Memleketimden İnsan Manzaraları”nı okumak Nâzım’ın ne kadar yüksek bir vatansever olduğunu anlamaya yeter. Nâzım bütün ömrü boyunca vatan sevgisini yansıtmıştır. Hele memleketini bırakmak zorunda kaldığı günden sonra hemen de bütün şiirlerinde vatan özlemini ve vatan sevgisini dile getirmiştir. “Vatan” gazetesinde, vatan hainliği suçlamasını okuyan Nâzım Hikmet hemen yerinden fırlamış, oda içinde dolaşarak hemen orada “Vatan Haini” isimli şiiriyle cevabı yazmıştı. Ve yaklaşık 10 ay kadar sonra da aramızdan ayrılmıştı... Unutulmamalıdır ki, vatan sevgisi hiç kimsenin tekelinde değildir. Herkes vatanını sever ve vatanının yararına çalışır. Kendini, evini, vatanını sevmeyen adam insanlığı da sevmez... Vatan Haini / Nâzım Hikmet “Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet. Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.” Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla, bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un, 66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali. Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira. “Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet. Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.” Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim. Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan, vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın, fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan, vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan, vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, ben vatan hainiyim. Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla : Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. _Nâzım Hikmet, Vatan Haini (28.7.962) “Sana tüm şiirlerimi banda kaydedeceğim. Yaşamımın tüm sesi seninle kalsın. Sonra Türkiye'ye ver bu sesi. Bizim barışmamız ölümümden sonra olacak. Ülkeme dönmek için ölmek zorundayım...” Nâzım Hikmet; gençlik çağında (1938 yılında) şiirleri yüzünden 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılsa da, kendisine sayısız haksızlıklar yapılsa da “dünyaya geldiğine fevkalâde memnun olan” ve “yaşamayı ciddiye alacaksın" diyebilen bir şair... Nâzım Hikmet; bütün dünyanın sevdiği saydığı büyük şair... Nâzım Hikmet; şiirleriyle tüm dünyayı güzelleştiren evrensel şair... Nâzım Hikmet; “Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da, hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Bütün iş Tahir’le Zühre olabilmekte, yani yürekte.” diyebilecek kadar da aşka inanan şair... Bu ülkede değer verilmese bile kendi insanına, seninle aynı ülkenin insanı olduğumuz için sevinçliyiz, büyük usta... Ölüm yıldönümünde “Mavi Gözlü Dev”in anısına
·
47 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.