Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

69 syf.
9/10 puan verdi
·
9 saatte okudu
"Benim edebî ilgi alanım yok, ben edebiyattan ibaretim; başka hiçbir şey değilim, olamam." - Franz Kafka İçimde aniden beliriveren Kafka özlemini nasıl dindiririm diye düşündüm. Sınavıma az kaldığı için Kafka okuyamazdım. Çünkü Kafka' yı okurken kitabı bırakırken vicdan azabı çekiyorum. Bırakamıyorum. Okuyamacaksam nasıl dindirebilirdim peki bu özlemi? Kendisini arayamazdım. Ölsem öteki dünyada karşılaşma ihtimalimiz de pek zayıf. Üstelik o yahudi ben müslüman. Üstüne üstelik ölümü ile aramızda 98 yıl var. Zaten bunları geçsem yine karşılaşsam bana pas vermezdi zannımca. Çünkü bu dünyada kavuşamadığı Sevgili Milena jesenska ile vakit geçirir muhtelemen. Ben de o zaman son okuduğum kitabının incelemesini yapayım dedim. İyi mi yaptım bilmiyorum ama bunu yapmak zorundaydım kıymetli dostlarım. Açlık Sanatçısı Franz Kafka’nın 4 öyküden oluşan kitabıdır. İlk Acı , Küçük Bir Kadın, Açlık Sanatçısı, Josephine, Şarkıcı ya da Fare İnsanlar. Ben Açlık Sanatçısı' ndan bahsedeceğim. Açlık Sanatçısı adlı hikaye, Kafka'nın ölmeden önce yayınlanan son eseri olarak da bilinmektedir. Kafka, bu hikayesinde, bir kafeste günlerce aç kalarak şehrin göbeğinde gösteri yapan bir adamın öyküsünü anlatmaktadır. Hayatını yalnızca bu yolla idame ettiren bir sanatçının öyküsüdür bu aynı zamanda. Beslendiği, hayat bulduğu, nefes aldığı dünya bunun üzerine kurulmuştur onun için. Bu yüzden de kafese girmek, orada günlerce aç kalmak, Sanatçının neredeyse dört elle sarıldığı bir istekle/hevesle gerçekleşir. Bu, “Sanatçı” denilenin, “Sanat” yapanın, hayat içerisindeki bir nevi tasviri olarak çıkarılmaktadır karşımıza, yazar tarafından. Kendi ruh durumu asıl besin kaynağı olan bu yaşam tasviri, yazarın büyük eserlerinde de zirveye ulaştığı görmekteyiz. Kafka Bey bu hikayede ironi üzerine ironi yapmaktadır. Yani, Dönüşüm adlı eserinde özellikle görülen, ardı arkası kesilmeyip gittikçe daha bir çepreşik duruma doğru evrilen “Kafkaesk” atmosfer, burada da, bu hikayesinde de işin içinden çıkılmaz bir gerçeği anlatarak okuyucuya sunmaktadır. Bu ironi, hikayenin daha ilk cümlesinde görülmektedir üstelik. “Son yıllarda açlık sanatçılarına duyulan ilgi çok azaldı.” “Açlık sanatçısı”, en önce, kendi içerisinde derin bir ironi barındırmaktadır aslına bakılırsa. Bu da, doğaya karşı verilen en büyük ironilerden biridir: “Açlık”. Kafka bu, uç ilintiyi seçerek adeta tabloda kontrast bir görüntü oluşturmak istemiş gibidir. Ve fakat yazarın da kendisi zaten bu durumdadır. Yani buradaki betimleme bir anlamda gerçeği yansıtmaktadır. Açlık sanatçılarına son yıllarda duyulan ilginin azalması ise, bir başka ironiği getirmektedir ki, bu da, Sanatçının hayat bulduğu açlık sanatının yavaş yavaş sona doğru yaklaşıyor olması meselesidir. Bu, tam da hikayenin ana gövdesini oluşturmaktadır, diyebiliriz sanırım. Gittikçe azalan seyirciler, Sanatçıda yarattığı (ki zaten önceden de sıkıntılarla yaşamaktaydı) üzüntülü ruh halini derinleştirmekte ve sınırlarını daraltan çözüm yollarına itmektedir. Şehir halkının her gün yığınla gelip heyecanla izlediği, çocukların şaşkınlığa düştüğü; günden güne dışarı fırlayan kaburgalarıyla, benzi solmuş bir halde, koltuğuna oturmayıp, yere, samanlığa serpilmiş olarak uzanan sanatçı; zaman zaman gülümseyerek sorulara cevap verişine, sıskalığına dokunabilmeleri için parmaklıkların arasından kolunu uzatışına, ve böylece geçen her güne üzülerek bakmaktadır artık. Neredeyse onu izlemek için kimse gelmemeye başlamıştır. Sonunda bir karar alır ve yardımcısı olan menajeriyle yollarını ayırarak aynı işini devam ettirebilmek için bir sirke başvurur. Bu zamana kadar kendi kendine icra ettiği sanatını, şimdi ise bir sirkte devam ettirecektir. Bu elbette onun için üzücü bir durumdur. Ama başka çaresi de kalmamıştır. Sözleşmeyi bile okumadan imzalamış ve işe alınmıştır. Kafesi, hayvan kafeslerinin olduğu bölümün başına koyulur. Gelen geçen Açlık sanatçısını izlemektedir fakat izleyenlerin onu görmek için gelmediğini bilmektedir Sanatçı. Görülmek istenenin biraz daha ilerideki hayvanlar olduğu apaçık ortadadır çünkü. “Yine de” der, “içlerinde elbet her gün beni merak edipte gelenler de vardır.” Fakat bu bir kaç kişiyi geçmemektedir ne yazık ki. Bunu o da bilmektedir. Ama bu neyi değiştirecektir? Açlık Sanatçısını takip eden sirk görevlileri de artık takip etmez olmuşlardır. Her gün değiştirilip kaçıncı günde olduğunu belirten tabela bile unutulmuş hatta hiç konmamaya başlanmıştır. Açlık Sanatçısı için önemli olan tek bir durum vardı belki ve o da yıllar evvel halkın coşkusuyla sanatını gerçekleştirdiği zamanlarda, yasaların “kırk günü geçemez” emrine uymak zorunda olma mecburiyetiydi; fakat şimdi ise böyle bir kural söz konusu değildir artık. Burada Kafka, kahramanı tekrar bir ironiğe sokmaktadır ki, bu, kırk günlük yasa, Açlık Sanatçısı’nın sanatında yaşadığı ve onu huzursuz eden sınırlanma problemi olarak yansıtılmaktaydı okuyucuya. Şimdi ise sanatına olan ilginin sanki gizli bir anlaşmayla ikimsenin katılım göstermemesi durumundan dolayı sirke düşmüş ama böyle bir yasa da artık söz konusu değildir. Bir gün sirk görevlileri kafesin içindekini hatırlayıp içeri girdiklerinde, samanların arasında neredeyse görünmeyecek durumda olan Açlık Sanatçısı’nı bulurlar. Burada kısa bir diyalog geçer. Diyalog önemlidir. Çünkü Sanatçı’nın temelinde yatan düşünce, orada son cümleleriyle açıklanmaktadır. Kısa diyalog şöyledir. Görevli Açlık Sanatçısın’a sorar: “Hala açlıkta mısın? Ne zaman bırakacaksın artık?” “Hepiniz affedin beni? diye fısıldar açlık sanatçısı. “Elbet. Seni affediyoruz? “Hiç durmadan, açlığıma hayranlık duymanızı istedim? der sanatçı. “Hayranız zaten” “Ama hayran olmamalısınız” “Peki, öyleyse hayran da değiliz. Niçin hayran olmayacakmışız ki?” “Çünkü aç kalmak zorundayım ben, başka türlü edemem? “Bakın hele” der görevli, “niye başka türlü edemezmişsin?” Açlık sanatçısı burada son sözlerini söyler, ve der ki: “Çünkü, çünkü tadını sevdiğim yemeği bulamadım. Bulsaydım inan bana, tantana yapmaz, tıkınırdım, senin gibi, herkes gibi? Açlık sanatçısı’nı toprağa gömerler. Ve yerine bir panter koyarlar. Panter, kafeste eksiksizlik, dirilik ve canlılık sunmaktadır. Yani bunu işaret etmektedir. Hatta “En bön kimselerin bile dikkatini çekebilmektedir” e benzer bir cümle geçer hikayede. Böylece insanlar doluşurlar ve heyecanla izlerler kafesteki panteri. Sanatçı’nın son sözleri ise kulaklarımızda hala sızlamaktadır. Herkes gibi olamayan sanatçı, tadını bulamadığı yaşamın alışıla gelmiş olanaklarını reddedişi ve apayrı bir dünyaya sahip oluşu, onun, halkı tarafından nasıl da umursamazca yok edilişinin acı bir tablosunun gösterimidir bu hikaye, dersek sanırım yanılmayız. Kafka okuyun, Kafka okuyun, Kafka okuyun. Kafkalı günler dilerim. :)
Açlık Sanatçısı
Açlık SanatçısıFranz Kafka · Altıkırkbeş Basın Yayın · 20006bin okunma
··
457 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.