Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

214 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Köylüleri Niçin Öldürmeliyiz?
1919’da Batı Anadolu’da başlayan Yunan işgalinin yarattığı mağduriyet ve tahribatları bizzat yerinde görmek, tespit etmek için Tetkik-i Mezalim adıyla bir komisyon kurulur. Komisyon içinde Falih Rıfkı Atay, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri gibi isimler vardır. İşte Yaban romanı da Yakup Kadri’nin bu gözlemleri sırasında ortaya çıkmış iskeleti kurgu ancak anlatıları gerçek olan romanıdır. Ahmet Celal, Çanakkale Savaşı sırasında bir kolunu kaybetmiş eski bir askerdir. İstanbul İngilizler tarafından işgal edilince Emir eri Mehmet Ali’nin memleketi olan Porsuk Çayı yakınlarındaki köyüne yerleşir. Ahmet Celal, şehirli ve aydındır. Antik Yunanlıların kendinden olmayanlara ‘’barbar’’ demesi gibi gittiği köyde yabancı olması hasebiyle köylülerin gözünde bir ‘’yaban’’dır o da. Köylüler ona ısınmaz, onu aralarına almazlar. Ahmet Celal’in köye yerleşmesinden sonra başlayan olaylardan ziyade ki bunlar günün şartlarına göre kurgular üzerine şekillenmiştir. Ancak köydeki tipler toplumda belli bir zümreyi temsil eder gibidir. Aydın-köylü farkını ve çatışmasını olabildiğince sade ve anlaşılır bir şekilde aktarmıştır. Yakup Kadri, bu romanında köylüyü aşağıladığı gerekçesiyle çok defa eleştiriye maruz kalmış. Nitekim daha sonraki baskılarda bu eleştirilere cevap mahiyetinde bir ön söz de yazmıştır. “Eğer, bilmiyorlarsa kabahat kimin? Kabahat, benimdir. Kabahat, ey bu satırları heyecanla okuyacak arkadaş; senindir. Sen ve ben onları, yüzyıllardan beri bu yalçın tabiatın göbeğinde, herkesten, her şeyden ve her türlü yaşamak zevkinden yoksun bir avuç kazazede halinde bırakmışız. Açlık, hastalık ve kimsesizlik bunların etrafını çevirmiştir. Ve cehalet denilen zifiri karanlık içinde, ruhları, her yanından örülü bir zindanda gibi mahpus kalmıştır.’’ S.181 Bizde Tanzimat ile beraber oluşmaya başlayan ‘’aydın’’ tipi günümüze kadar halktan kopuk kalmıştır. Halktan kopuk kalması hedeflenmiştir aynı zamanda. Toplumsal sorunlara sık sık değinseler de elini taşın altına koyan aydın sayımız epey azdır. Bir şeyler yapanlar olmuş mudur? Elbette, ancak bunlar da çoğu zaman devletin ideolojik çarklarına çomak soktuğu ya da çıkarlar söz konusu olduğu için kovuşturmalara, soruşturmalara maruz kalmış, işinden el çektirilmiş, kimilerine de demir parmaklıkların arkası uygun görülmüştür. Aydının elitist, üstten bakan, aşağılan tavrı; köylünün, cahil, yobaz, dogmatik inançları aydın-köylü uçurumunu oluşturan temel sebepler olsa da bu iki tip arasında devlet ya da bürokrasi de çoğu zaman set görevi görmüştür. Örnek: Eşekli Kütüphaneci Bir örnek de aşağılayan olsun. Dönemin Ankara Valisi Nevzat Tandoğan: ‘’Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek.’’ İngiltere'de Magna Carta, Almanya’da Reform, Fransa’da Fransız İhtilali gibi tarihsel ‘’aydınlanma’’ gelişmeleri ya halk ya da halktan çok uzak olmayan sınıflar tarafından gerçekleştirildiği için halkın sindirimi daha kolay olmuş. Bu yüzdendir ki bugünkü gelişmişlik seviyelerine ulaşabilmişlerdir. Bizdeki aydınlanma hareketi ise belirli bir kitlenin etrafında 150 yıldır dönüp durmakta. Halk aydınlanmasını bir türlü gerçekleştiremedik. Bunun suçlusu aydındır, köylüdür, devlettir, eğitimdir vs. Suçlu bulmak, sorunu bulmak kolay ancak karanlığı aydınlatmaya kimse yanaşmamakta. Kim bilir, belki de birilerinin işine gelmektedir bu durum. Cumhuriyet döneminden itibaren her alandaki gelişim ve değişim şehirli-köylü nüfus oranlarını da değiştirmiştir. 1920’lerde nüfusun %90’ı kırsalda yaşarken bugün ise %90 şehirlerde yaşamakta. Niteliksel değişim niceliksel değişimle aynı oranda olmamıştır maalesef. Aydın, eğitimli nüfusumuz artmıştır ancak çağın gerektiği oranda gelişim sağlanamadı. Henüz. Şükrü Erbaş’ın Köylüleri Niçin Öldürmeliyiz? nihayet.com/genel/koyluleri... şiiri köylü Ahmet’i, Fatma’yı kastetmemektedir. Soruna dair çarpıcı bir örnektir. Keyifli okumalar.
Yaban
YabanYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 202144,3bin okunma
·
29 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.