Gönderi

"Giz... Giz... Giz..."
Orkide Prenses geçmişte yaşadığına inandığı bir aşkın masal görünümlü yansimasını duymuştu kalbinin derinliklerinde ve düş boyalarıyla boyanmış evinde dalıp gitmişti hem çok eski hem de ellenmemiş bir maviyi ayaklarının ucuna getirecek olan zamanın sedirlerine... Yazgının kirlenmiş taraftaki gözlerine baktı uzun uzun. Diline korkusuz sözcükler göndererek, çirkin ve kötü yüzlü adalete ne bedenini ne de ruhunu teslim etmeyeceğini söyledi. Birdenbire kararmaya ve soğumaya başlamıştı gökyüzü. Karardı... Soğudu... Daha çok karardı... Daha çok soğudu. Göğün yırtmaçlarından düşen buzullar saplanıyordu verimli topraklara ve onu yakıp kavuruyordu beyaz yangınlarla. Şeytan urganlarıyla asılmış yeryüzünün sevgiler doğuran destansı âşıkları aşklarıyla beraber ölüm gelinliği giymiş kanyonlara çekiliyordu sırayla... Ay ve güneş aşkları kadar derin ve sonsuzluğa yelken açmış sevgiler sunağındaki o muhteşem buluşmanın etkisiyle çoğalan sevişmelerin mavi okyanusunda yaşayan yeni sevgililer, hüzünlü bir ayrılığa doğru kayıp gidiyordu olup bitenlere anlam veremeden. Ay ve güneş... Güneş ve ay... Aygüneși... Güneşayı... Çok eski bir hikâyenin geri dönen zamanları gibi duruyordu tüm çıplaklığıyla bu masum dünya masalının acıyan toprağında.
Sayfa 307Kitabı okudu
·
60 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.